Şimdi dini, salt aklın sınırları içerisinde felsefi olarak incelerken, dini "salt aklın içerisinden”türetme peşinde değildir. Çünkü Kant, dini öğretilerin, "doğaüstü ilham alan adamlardan" kaynaklandığını ve gerçekten de Tanrı'nın kavranamaz aşkınlığını dile getirdiğini kesin gerçek olarak kabul etmez ama bunu mümkün saymaktadır. Kant sadece, "vahyedildiğine inanı lan dinin metninde, lncil'de, salt akıl yoluyla da bilgisine ulaşılabilecek olanı" belirginleştirmek ve felsefi olarak sınamak ister. Bu, modernliğin dine eleştirel bakan diskurunu başlatan ve her türlü düşünülebilir köktenciliğe karşı ayırt edici bir devrimci yön değişikliğidir. Kutsal kitap, koşulsuz izlemek zorunda olunan bir tanrısal dogma değildir; teorik ve pratik aklın ölçütlerine göre ölçülebilen bir metindir.