Gönderi
Okurken yoruldum, çok kez bıraksam mı diye düşündüm bitirdikten sonra bir süre kendime gelemedim, tokat yemiş gibi hissettim. Ama iyi ki okudum.
Ben kitapları okumadan önce içeriğini fazlaca bilmeyi pek sevmem. Dizi, filmler için de geçerli bu. Kitapla ilgili birkaç tavsiye aldıktan sonra okumaya karar verdim ama gerçekten hiç beklemediğim bir üslup ve konuyla karşılaştım. Kitapta baştan sona argo kelimeler kullanılıyor. Şiddet, vahşet, dehşet ne ararsan var. Dayanabilirsen dayan okur Cabbar...
Asıl, kitabın konusuna gelince Otomatik Portakal gerçekçi bir distopik eser. Mistik olaylar yaşanmasa da yazar bu dünyada fenalıkların en beterlerini abartarak kurgulamış. Alex, çocuk yaştaki antikahramanımız, yine çocuklardan oluşan çetesiyle "özgürce" şehrin altını üstüne getirip bizim de midemizi kaldırırken işler tersine dönüp yönetimin yeni ıslah yöntemlerine maruz kalır. Sözde hapis cezası olmadan topluma kazandırma olarak görülen deneysel bir çalışmayla, korkunç yöntemlerle insanların elinden seçimleri alınır. Üstün yönetim, toplumsal düzeni kurmak adına insanları makineleştirmeyi, otomatik portakallara dönüştürmeyi kendilerinde hak görür. Kendini dâhi savunamayacak derecede içi boşalmış insan topluma geri döndüğünde ayak uydurabilir mi? İnsanın elinden suç işleme hakkı alınmalı mı? Peki, seçme şansı olmayan biri kötülük yapmıyor diye iyi midir?
·
39 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.