Gönderi

"Kendimi öğrencilerden ayırarak değil, onlara katışarak, onlarla aynı hayatı değilse de aynı anları paylaşarak daha başarılı bir eğitimin gerçekleşeceğini düşünüyordum. Bu bazen aynı yol, bazen bir demlik çay, bazen bir somun ekmek ve yanında peynir, bazen basit bir konu olabiliyordu Bazı arkadaşlar, özellikle de yönetici kesimi bu tavrıma hep karşı çıkmışlardır. Bense elde ettiğim faydaya odaklanmıştım. Öğretmenlik hayatım boyunca da böyle davranmanın hiçbir zararını görmedim. Tam tersine çok yararlandım. Bu bakış açımı hayatım boyunca da değiştirmeden devam ettirdim. Öğretim neyse de, eğitim, derslerde bazı bilgilerin öğrencilere belletilmesiyle hiçbir zaman gerçekleşmiyordu. 28 Öğrencí, öğretmenin, kendisine örnek olacak davranış biçimini de görmeliydi. Daha açık bir ifade ile, öğretmen, sadece sınıfta ders anlatan değil, kendisine imrenilecek bir hayatı yaşayan kişi olmalıydı Bu da ancak paylaşılan bir hayatla mümkündü. Öğretmen, öğrenci ile birlikte yaşamayacak, ama birlikte yürüyecek, birlikte oturacak, birlikte az da olsa zaman geçirecekti. Öğretmen ve öğrenci hayatın farklı anlarında bir araya geleceklerdi. Bunun ilk şartı, öğrenci ile didişen bir öğretmen olmamaktı. Tam tersine, öğrenciyi tanımaya çalışan, öğrenciyle anlaşabileceği ortak noktaları merak edip bulan ve öğrenciye her hâlükârda değer veren bir öğretmen olmaya özen göstermek gerekiyordu. Benimle ilgili, kitabın tanıklarım bölümünde yer alan öğrenci anılarında da en çok vurgu yapılan nokta burasıdır."s.28-29
Sayfa 28 - Çıra yayınları
·
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.