Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

ZAT İLE TEVESSÜL MESELESİ
YARATILMIŞLARDAN BİRİSİNİN HÜRMETİNE ALLAH'TAN İSTEMEK CAİZ MİDİR Malum olduğu üzere Allah’a dua hususunda tevessül yani başka birtakım şeyleri vesile ve aracı kılmak üç yolla olur: a) Allahu Teala’nın isim ve sıfatlarıyla ona dua etmek. b) Kişinin yaptığı salih amelleri duasında zikrederek bu amellerle tevessül etmesi. c) Hayatta olan birisinin duasını talep etmek suretiyle o şahsı vesile edinmek. Bu üç tevessül şekli, seleften halefe bütün ümmetin ittifakıyla caizdir. Tevessül hususunda ümmet arasında tartışılan husus ise salihlerden ya da peygamberlerden birisinin veyahut da mukaddes bir varlığın ismini zikrederek “Falan zatın hakkı için” veya “yüzü suyu hürmetine” şeklinde Allah’a dua etmektir. Selef-i salihin arasında bu tarz bir uygulamanın olduğuna dair elimizde sahih senedle rivayet edilmiş kat’i bir delil mevcut değildir. Buna rağmen halef arasında bu uygulama benimsenmiş ve müteahhirun ulemasının bir çoğu buna cevaz vermiştir. İbnu Teymiyye rahimehullah’ın selefte kaynağı olmayan bu uygulamayı reddetmesi sert tartışmalara yol açmış, hatta bir çoğu bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ve diğer salihlere karşı bir edepsizlik olarak değerlendirmiştir. Şeyh rahimehullah’ın bu husustaki savunmasını kendi ifadelerinden takip edelim inşaallah. İbnu Teymiyye rahimehullah, bu hususta şöyle demektedir: “Üçüncü kısma gelince… Bu da kişinin “Allâh’ım! Filan kimsenin Sen’in yanındaki makamı için.” veya “Filan kimsenin bereketi ile…” ya da “Filan kimsenin Sen’in nezdindeki hürmetinden dolayı benim şu şu işimi yap!” diyerek dua etmesidir. [1] İnsanlardan birçoğunun yaptığı da budur. Fakat ne sahabeden ne tabiinden ne de ümmetin selefinden hiçbir kimsenin bu şekilde dua ettikleri nakledilmemiş olduğu gibi bana âlimlerin birinden bu anlattığım şekilde bir şey de ulaşmamıştır. Lakin fakih Ebû Muhammed (İzz’ud Dîn) bin Abdisselâm’ın (v. 660H) fetvalarında gördüğüm kadarıyla o şöyle bir fetva vermiştir: “Hiç kimseye bu şekilde bir şey yapmak caiz değildir. Ancak böyle bir şeyin Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem için yapılması -şayet Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem hakkındaki hadis sahih ise- müstesnadır.” [2] Bu fetvanın manası şudur: Nesâ’î, Tirmizî ve diğerleri Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in ashabından bazı kimselere öğrettiği şu sözleri rivayet etmektedirler: اَللّٰهُمَّ: إِنِّي أَسْأَلُكَ وَأَتَوَسَّلُ إِلَيْكَ بِنَبِيِّكَ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ. يَا مُحَمَّدُ: يَا رَسُولَ اللهِ إِنِّي أَتَوَسَّلُ بِكَ إِلَى رَبِّي فِي حَاجَتِي لِيَقْضِيَهَا لِي. اَللّٰهُمَّ: فَشَفِّعْهُ فِيَّ “Allâh’ım! Sen’den Rahmet Nebisi olan Sen’in Nebin ile Sana tevessül ederek Sen’den istiyorum! Ey Muhammed! Ey Allâh’ın Rasûl’ü! Ben Rabbime şu işimi görmesi hususunda seninle tevessül ediyorum. Allâh’ım onu benim hakkımda şefaatçi kıl!” [3] Bir taife bu hadis ile istidlal ederek Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem ile hayatında ve ölümünden sonra tevessül etmenin caiz oluşuna dair şöyle demişlerdir: “Bu tevessülde ne mahlûklara dua etmek ne de onlardan istigasede bulunmak vardır. Bu sadece Allâh’a dua etmek ve O’ndan istigasede bulunmaktır. Lakin burada tıpkı İbnu Mâce’nin Süneni’nde varit olan Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in namaza çıktığı sırada yapmış olduğu dua gibi, Rasûl’ün (Allâh’ın nezdindeki) konumuyla istemek vardır.” [4] Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem namaza çıktığı sırada şöyle dua etmiştir: اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِحَقِّ السَّائِلِينَ عَلَيْكَ، وَبِحَقِّ مَمْشَايَ هٰذَا، فَإِنِّي لَمْ أَخْرُجْ أَشَرًا وَلَا بَطَرًا وَلَا رِيَاءً وَلَا سُمْعَةً، خَرَجْتُ اتِّقَاءَ سَخَطِكَ، وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِكَ، أَسْأَلُكَ أَنْ تُنْقِذَنِي مِنَ النَّارِ، وَأَنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي، إِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ “Allâh’ım! Sen’den isteyenlerin Sen’in katındaki hakkı için Sen’den istiyorum. Ve şu yürüyüşüm hakkı için Sen’den istiyorum. Çünkü ben ne kibirlenmek ne de böbürlenmek için ve ne görsünler diye ne de duysunlar diye (evden) çıkmadım. Ve ben Sen’in gazabından sakınmak ve Sen’in rızanı talep etmek için çıktım. Bu sebeple cehennem ateşinden beni korumanı ve günahlarımı örtmeni Sen’den istiyorum. Şüphesiz Sen’den başka hiç kimse günahları bağışlayamaz.”[5] “Rabbinin üzerinde mesul olduğu bir söz vardır.” (el-Furkân 25/16) Sahîhayn’da geçtiği üzere Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem Muâz bin Cebel Radiyallâhu Anh’a şöyle demiştir: يَا مُعَاذُ أَتَدْرِي مَا حَقُّ اللهِ عَلَى الْعِبَادِ؟ قَالَ اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ: حَقُّ اللهِ عَلَى الْعِبَادِ أَنْ يَعْبُدُوهُ وَلَا يُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا. أَتَدْرِي مَا حَقُّ الْعِبَادِ عَلَى اللهِ إِذَا فَعَلُوا ذٰلِكَ؟ فَإِنَّ حَقَّهُمْ عَلَيْهِ أَنْ لَا يُعَذِّبَهُمْ “Ey Muâz! Allâh’ın kulları üzerindeki hakkını biliyor musun?” Muâz Radiyallâhu Anh dedi ki: “Allâh ve Rasûl’ü daha iyi bilir.” Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem dedi ki: “Allâh’ın kulları üzerinde ki hakkı; O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak. koşmamalarıdır. Bunu yaptıkları takdirde, kulların Allâh üzerindeki hakkını biliyor musun? Onların Allâh üzerindeki hakları; Allâh’ın onlara azap etmemesidir.”[6] Başka bir taife (bu taifeden aktarılanların aksine); mevzu bahis olan bu rivayetlerde ne ölümünden sonra, ne de gıyabında Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile tevessül etmenin caiz oluşuna dair bir şey olmadığını söylemişlerdir. Bilakis, kendisi hakkında yapılan bu tevessül, tıpkı Buhârî’nin Sahîh’inde, Ömer İbnu’ul Hattâb Radiyallâhu Anh’ın Abbâs Radiyallâhu Anh ile tevessül ederek yağmur istemesi gibi onun hayatında ve hali hazır olduğu vakitte geçerlidir. Ömer Radiyallâhu Anh demiştir ki: “Allâh’ım! Gerçekten biz kuraklık çektiğimiz zaman, Sana Nebimiz ile tevessül ediyorduk, Sen de bize yağmur ihsan ediyordun. Şimdi ise Sana Nebi’mizin amcası ile tevessülde bulunuyoruz, üzerimize yağmur yağdır.” [8] Böylelikle onlara yağmur ihsan ediliyordu. Ömer İbnu’ul Hattâb Radiyallâhu Anh Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile yapılan bu tevessülün açılımı; ashabın ondan Allâh’a dua etmesini istemeleridir. Bunun üzerine Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem onlar için dua ediyor, onlar da onunla birlikte dua ediyorlardı. Şefaati ve duası ile onunla tevessülde bulunuyorlardı. Enes bin Mâlik Radiyallâhu Anh’tan gelen şu sahih hadiste olduğu gibi: أَنَّ رَجُلًا دَخَلَ الْمَسْجِدَ يَوْمَ الْجُمْعَةِ مِنْ بَابٍ كَانَ بِجِوَارِ دَارِ الْقَضَاءِ وَرَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ قَائِمٌ يَخْطُبُ فَاسْتَقْبَلَ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ قَائِمًا فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللهِ هَلَكَتِ الْأَمْوَالُ وَانْقَطَعَتِ السُّبُلُ فَادْعُ اللهَ أَنْ يُغِيثَنَا‏.‏ قَالَ: فَرَفَعَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَيْهِ ثُمَّ قَالَ: اَللّٰهُمَّ أَغِثْنَا، اَللّٰهُمَّ أَغِثْنَا، اَللّٰهُمَّ أَغِثْنَا‌‏.‏ قَالَ أَنَسٌ: وَاللهِ مَا نَرَى فِي السَّمَاءِ مِنْ سَحَابٍ وَلاَ قَزَعَةً، مَا بَيْنَنَا وَبَيْنَ سَلْعٍ مِنْ بَيْتٍ وَلاَ دَارٍ. قَالَ: فَطَلَعَتْ مِنْ وَرَائِهِ سَح Bir Cuma günü, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ayakta hutbe verirken, bir bedevi Dâr’ul Kadâ’nın duvarının bulunduğu kapıdan mescide girdi. Daha sonra ayakta olduğu halde Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’e yöneldi ve şöyle dedi: “Ya Rasûlallâh! Mallar helak oldu, yollar(ımız) kesildi! [Allâh’a dua et bize yağmur göndersin! Enes dedi ki: Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ellerini kaldırdı ve dua etti: “Allâh’ım! Bize yağmur ver! Allâh’ım! Bize yağmur ver! Allâh’ım! Bize yağmur ver!” Enes şöyle dedi: Allâh’a yemin olsun ki, semada ne toz ne de bulut görebiliyorduk. Bizimle Sel Dağı arasında hiçbir ev ve hiçbir konak da yoktu. Enes dedi ki: Derken Sel’in arka tarafından kalkan şeklinde bir bulut çıktı. O bulut semanın ortasına varınca yayıldı. Sonra yağmur yağmaya başladı. Enes dedi ki: Allâh’a yemin ediyorum ki, bir hafta boyunca güneşi görmedik. Enes dedi ki: Bir sonraki Cuma bir adam aynı kapıdan (Dâr’ul Kadâ kapısından) girdi Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem (yine) ayakta hutbe veriyordu. Ayakta olduğu halde Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’e yöneldi ve şöyle dedi: “Ya Rasûlallâh! Mallar helak oldu, yollar(ımız) kesildi! Bu durumu bizden gidermesi için Allâh’a bizim için dua et!” [10] Enes bin Mâlik Radiyallâhu Anh şöyle dedi: Bunun üzerine Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ellerini kaldırdı” Daha sonra (yağmurun aşırı yağmasından dolayı da) şöyle dua etti: اَللّٰهُمَّ: حَوَالَيْنَا وَلَا عَلَيْنَا. اَللّٰهُمَّ عَلَى الْآكَامِ وَالظِّرَابِ وَبُطُونِ الْأَوْدِيَةِ وَمَنَابِتِ الشَّجَرِ “Allâh’ım çevremize yağdır, üzerimize değil! Allâh’ım çevremizdeki dağlara, tepelere, vadi içlerine ve ağaçların bittiği yerlere yağdır!” قَالَ: وَأَقْلَعَتْ فَخَرَجْنَا نَمْشِي فِي الشَّمْسِ Enes bin Mâlik Radiyallâhu Anh dedi ki: “Yağmur kesilince, biz de çıktık. Güneşin altında yürüdük.” [11] Varit olan bu hadiste adam Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’e, “Bu durumu bizden gidermesi için Allâh’a bizim için dua et!” demiştir. Sahîh’de Abdullâh bin Ömer Radiyallâhu Anhumâ’nın şöyle dediği varit olmuştur: Ben Ebû Tâlib’in Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in hakkındaki şu sözünü hatırlıyorum: وَأَبْيَضُ يُسْتَسْقَى الْغَمَامُ بِوَجْهِهِ ... ثِمَالُ الْيَتَامَى عِصْمَةٌ لِلْأَرَامِلِ “Bembeyazdır o, ki yüzü ile bulutlardan yağmur istenir. Yetimlerin doyurucusu, dulların koruyucusudur.” [12] Bu onların, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile yağmur duasında veya buna benzer diğer durumlarda ki tevessülleridir. Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem öldüğü zaman ise -ashabı Radiyallâhu Anhum, onunla tevessül ettikleri ve yağmur duasında onu aracı kıldıkları gibi- Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in amcası Abbâs Radiyallâhu Anh ile tevessül ettiler. Fakat ne ölümünden sonra, ne gıyabında, ne kabrinin başında, ne de onun dışındaki herhangi bir kimsenin kabri başında tevessül ederek yağmur talebinde bulunmadılar. Aynı şekilde Mu’âviye bin Ebî Sufyân Radiyallâhu Anhum da Yezîd İbnu’ul Esved el-Curaşî Radiyallâhu Anh[13] ile yağmur talebinde bulundu ve şöyle dedi: اَللّٰهُمَّ إِنَّا نَسْتَشْفِعُ إِلَيْك بِخِيَارِنَا! يَا يَزِيدُ ارْفَعْ يَدَيْك إِلَى اللهِ “Allâh’ım! Muhakkak ki biz Sana en hayırlımız ile şefaatte bulunuyoruz! Ey Yezîd! Ellerini Allâh’a doğru kaldır!” Böylece ellerini kaldırdı dua etti onlar da dua ettiler ve yağmur yağdı.[14] Bu sebeple âlimler demişlerdir ki: “Salah ve hayır ehli kimseler ile yağmur talebinde bulunmak müstehabtır. Şayet (tevessül edilen kişiler) Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in Ehli Beyt’inden olursa, çok daha güzel olur.” Âlimlerden hiç bir kimse, ne ölümlerinden sonra, ne de gıyablarında, ister Nebi olsun, isterse de salih bir kimse olsun, onlarla tevessülde bulunmanın ve onlarla yağmur talebinde bulunmanın meşruluğuna dair bir şey söylememişlerdir. Yağmur talebinde bulunmada veya yardım isteme ya da buna benzer dua çeşitlerinde de bunu müstehab görmemişlerdir. Dua ibadetin özüdür (beynidir).” [15] İbadetin de bina edildiği yer Sünnet ve ittibadır, hevâlar ve ibtida (bidatçılık) üzerine bina edilmemiştir. Çünkü Allâh’a Onun meşru kıldığı şeyle ibadet edilir. Hevâlar ve bidatler ile ibadet edilmez. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللهُ “Yoksa Allâh’ın izin vermediği bir dîni kendilerine şeriat kılan ortakları mı var?” (eş-Şûrâ 42/21); اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ “Rabbinize boyun eğerek ve korkarak dua edin. Muhakkak ki O, haddi aşanları sevmez.” (el-A’râf 7/55) Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem şöyle demiştir: إِنَّهُ سَيَكُونُ فِي هٰذِهِ الْأُمَّةِ قَوْمٌ يَعْتَدُونَ فِي الدُّعَاءِ وَالطَّهُورِ “Muhakkak ki yakında bu ümmet içerisinde, “Dua ve Taharet” hususunda haddi aşan bir topluluk olacaktır.” [16] Duada haddi aşmak, uygun olmayan şeyi istemektir. Mesela peygamberlerin rütbesini veya bundan daha büyük bir şeyi istemektir. Nitekim bu şeyhlerden bir topluluğun dualarında yer alır. Meşru kılınmış olan taharetin fazlasını yapmak ise taharette haddi aşmak kapsamındadır. İnsanların çoğunun, dua ve taharet hususlarında haddi aştıklarını görürsün.” Şeyh rahimehullah’ın bu ifadeleri “Ziyarat’ul Kubur” adlı eserinde geçmektedir. Geniş bilgi için bu kitabın Neda yayınları tarafından “Kabirleri Ziyaret Etmek ve Kabir Ehlinden Yardım İstemek” ismiyle yayınlanan tercümesine ve orada tarafımızdan yapılan açıklamalara müracaat edilebilir. Biz de bu alıntıyı oradan aktardık. Ebû Hanîfe’den şöyle nakledilmiştir: Hiç kimsenin Allâh’a, O’ndan başkası vasıtasıyla dua etmesi uygun değildir. Yine ‘Sana Arşının Sen’in yanındaki izzetli makamıyla dua ediyorum’ demesi kerih görülmüştür. Aynı yerde şöyle demektedir: Kendisine izin verilen ve rivayetlerde de gelen dua şekli Allâhu Teâlâ’nın şu kavlinden yola çıkılarak yapılandır: وَلِلّٰهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا “En güzel isimler Allah’a aittir. Şu halde Ona o isimlerle dua edin.” (el-A’raf 7/180) ‘Arşının Sen’in yanındaki izzetli makamıyla’ sözü de kerih görülmüştür. Zira bununla dua edilmez.” (Burhanuddin İbnu Maze, el-Muhit’ul Burhani, 5/312-313)
·
1 artı 1'leme
·
266 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.