Gönderi

198 syf.
·
Puan vermedi
"her şey olma isteği ve hiçbir şey olamama gerçeği" Kitabı okurken rahatsız hissederim, belki de kısa sürede bittiremem diye düşünüyordum ama tam aksi oldu. Evdeymiş gibi hissettim, düşüncelerinde kendimi bulduğum kim varsa sanki hayatının bir döneminde Cioran okumuş. Kitabı okurken tutunamayanlardan Selim'in masasında oturup bu kitabı karıştırdığını ya da Hakan Günday'ı elinde sigarasıyla kitabın kenarına köşesine bir şeyler yazdığını görebiliyordum. Cioran, her olayın sonu ile var olduğunu söylüyor. Doğumda da dahil her anın. Eğer ölünce doğmadan önceki hâlimize döneceksek, neden yaşamak için bu kadar zahmete girdiğimizi sorguluyor. İnsanların tanrıya ihanet ettiğini, tanrının insanlar istedikçe varolduğunu anlatıyor. İnsanın evrime karşı gelerek ölüm korkusundan, onu insan yapan her şeyden arınması gerektiğini savunuyor. Bireysel olarak sürekli kendini arayan bir savaşçı misali anlatıyor insanı, bu bitmeyen savaş yüzünden gelen bıkkınlıkla hayattan ve insanlardan soğumuşluğa değiniyor. Aidiyetsizlik hissine ise metafizik sürgün diyerek bambaşka bir boyut kazandırıyor. Yaşamı boyunca lanet diye nitelendirdiği bilincinin hakkını vererek sorguluyor; tanrıyı, insanı, insan ilişkilerini, zamanı, bilinci, hayatı, anıları, her şeyi. Böyle bir adamın sonu da Alzheimer oluyor işte. Kimsenin aklında kalmadan ölmek isterken, ölmeden unutuyor her şeyi. Biraz trajik ama hayat bu kadar işte.
Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne
Doğmuş Olmanın Sakıncası ÜstüneEmil Michel Cioran · Metis Yayıncılık · 20192,125 okunma
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.