Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
7/10 puan verdi
1 / 6 FERİT EDGÜ'NÜN ‘KOŞUCU’ ADLI KÜÇÜREK ÖYKÜSÜNE ‘AÇIK YAPIT’ ÇERÇEVESİNDEN BAKIŞ Rıdvan Şahin Ferit Edgü,1950’li yılların sonundan itibaren günümüze kadar şiir,hikaye,roman ve deneme gibi türlerde eserler vermiş bir yazardır.Yazar, eserlerinde varoluşçuluğun insan üzerindeki etkilerini ve insanın varoluşsal sorgulamalarını,dilin ve sözdizimin imkanlarını zorlayarak eserlerinde yansıtmıştır.Bunu yaparken biçimsel olarak şiire benzeyen düzyazı tarzını kullanmış,düzyazının varoluşsal sınırlarını bir anlamda zorlamıştır.Bu varoluş durumu onun yazma eylemine yansır.Ona göre yazmak,varlığın kendisini mevcut varlıkların üstünde bir yerde tekrar ve tekrar yaratmasıdır.Bu sebeple kendisinin birçok eseri mevcuttur,sürekli yazan bir yazardır.Bu bağlamda kendisini edebiyatımız minvalinde konumlandırdığı tür hikayedir.Hikayelerinde klasik olay örgüsünü aşıp daha kısa olayları,hatta ‘an’ları anlatan hikayeler yazmıştır.Klasik öykücülük geleneğinde kırılmalara yol açan yazar, kısa-bazen kısadan da kısa-öyküleriyle edebiyatımızda önemli bir konuma yerleşmiştir.Bu kısadan kısa kısa öyküler, ‘küçürek öykü’ olarak adlandırılır. Küçürek öyküler,klasik öykülerdeki olay örgüsünün dışına çıkılarak oluşturulur.onlarda önemli olan olay değil,’an’dır.Bu an içinde beliren durum aktarılırken kısa ve özlü bir anlatım tercih edilir.Gerçek tüm çıplaklığı ile verilmeyip sezdirilmeye çalışılır.Dolayısıyla okuyucu küçürek öyküleri okurken varoluşsal sorgulamalar yapmak zorunda ve cevapları kendisi bulup hikayeyi tamamlamak zorundadır.Fakat bu tamamlanmamışlık,yazarın bir kusuru olarak değil,okuyucunun yorumlaması için yazar tarafından anahtarı planı belli bir labirente bırakılışını andırır.Bu labirentte tek bir doğru yol ya da tek bir çıkış yoktur.Bu labirent aynı zamanda modern yaşam içinde sıkışıp kalmış insanın durumunu da andırır.İşte küçürek hikaye bu noktada da işlevseldir.Her şey hızlanmış,kısalmıştır.Onun yabancılaşmasını verirken vurucu olmalıdır: “Küçürek öyküler, çoğu kez kendini konu ettiği çoğunluğun belki uzun zamanlar bile farkına varamayacağı mutlak tükenişin öyküsüydü. Fakat bu öykü çağın zamansızlığa mahkûm ettiği insanlara ulaşabilmesi için kısa olmalıydı hem çok kısa hem de çok çok kısa, aynı zamanda sarsıcı bir etkiyi de içermeliydi. Küçürek öyküler bu yüzden dönüştü.” (KORKMAZ,  2007:31)diyen Korkmaz,FeritEdgü’nün küçürek öyküyü varoluş sancılara ayna yaptığını belirtir. Varoluşsal sancıların metne yansıyışında bireyin varoluşsal bırakılmışlığı,yalnızlığı,yabancılaşması ve bunalımları vardır.Bu bağlamda Ferit Edgü’nün küçürek öyküleri için varoluşçuluk akımı çok önemlidir: “Varoluşçu felsefenin varlığa bakış açısını içselleştiren Ferit Edgü, küçürek öykülerinde, insan gerçeğini merkez alarak bireydeki toplumu ve toplumdaki bireyi yansıtmaya çalışır. Sosyal gerçekçi bir anlayışı benimsediği için dış gerçeklikler değiştirilmeden toplumsal değişimin yaşamayacağına inanır.”(DEVECİ, 2007:73).Bu manada Ferit Edgü,insanın toplumla,toplumun insanla ilişkilerini varoluşçu bir yaklaşımla küçürek öykülerine yansıtmıştır. 2 / 6 Yazar, bir küçürek öyküyü oluştururken özlü ve yoğun bir anlatım yakalamaya çalışır,dedik.Bunu yaparken yaşantıların ve anların sembollerini verip her şeyi anlatmayarak o sembolleri simgeleştirmiş olur.Böylelikle okuyucuya değişik anlamları ihtiva eden bir okuma skalası sunulmuş olur.Bu durum UmbertoEco’nun ‘Açık Yapıt’ poetikasını akla getirir.Açık yapıt kavramı,anlamsal olarak bir açıklıktan ziyade bitirilerek kapanmış bir yapıtın yoruma açık oluşunu ifade eder.Açık yapıt poetikasına göre okuyucu/yorumcu,kendi kültürel deneyimleri ve geçmiş yaşantıları uyarınca bir yapıta yaklaşır.Bu durum,son noktası koyulmuş olan bir yapıtın,sonsuz yoruma açılarak ‘çokluk’ olacak şekilde tamamlanmasını ifade eder.Açık yapıtlar,bir haraket unsurunu da barındırırlar.Metnin organik tamamlanmışlığı,yorumsal olarak sonsuzluk kazanınca hareketli olur.Hatta bir açık yapıt,kombinasyon ve permütasyon hesaplarına göre sayfa ve bölümleri yer değiştirilerek okunabilir hale gelebilir.Bu da ‘hareketli açıklık’ı doğurur.Eco açık yapıtla ilgili toparlayıcı olarak şunları söyler: 1) “Açık” yapıtlar hareketli olup, sanatçıyla birlikte yapıtı yaratmaya davet ederler.   2) Bir üst düzeyde (türün tipi olarak “hareketli yapıt” gibi) organik olarak tamamlanmış olmalarına rağmen, izleyicinin gelen uyarının bütününü algılama edimi sırasında ortaya çıkartacağı iç ilişkilerin sürekli yaratılmasına “açık” yapıtlar vardır. 3) Her sanat yapıtı, zorunluluğun açık ya da üstü örtülü poetikasının ürünü de olsa, sanal olarak sonsuz sayıda okumalar toplamına açıktır. Bu okumaların her biri yapıtta, belirli bir bakış açısına, beğeniye, kişisel performansa göre yeni bir canlılık sağlar.” (ECO, 2001:34-35).Eco,her sanat yapıtının kendi organik bütünlüğü içinde bir yoruma açık oluş anlamında zaten açık olduğunu belirtir.Ancak avangart/çağdaş/modern yapıtlarda yazar,bu açıklığı okuyucunun ulaşabileceği bir durum olarak kurgular.Okuyucu/yorumcu, bu kurgunun içerisindeki belirsizlikler,süreksizlikler,düzensizlikler vesilesiyle okuduğu/yorumladığı eserden estetik haz alacaktır: “Anlatıma her geri dönüşümde, yeni hazlar ve doyumlar bulabiliyorsam, buluyorsam, beni zihinsel yolculuğa davet eden hoş görünümlü maddi bir yapıysa, önerinin formülasyonu beni her duyduğumda hayrete düşürecek kadar güçlüyse, kavramsal göndermesini duyduğum uyarandan ayırmamı sağlayacak mucizevî bir denge ve düzen sunuyorsa, o zaman bu bileşim hayal gücünün çok daha karmaşık bir oyununa geçit verecektir. O zaman yalnıza müphem gönderme değil, bu müphemliğin önerildiği anlaşılır ve hesaplı tarzdan, belirsizliğe davet çıkaran mek,anizmanın kusursuz işleyişinden de zevk alacağım bir etki yaratıyorsa o gönderi estetik etki yaratmaktadır.”(ECO, 2001: 51).İşte bu yaratılmak istenen estetik etki,modern bir tür olarak küçürek öyküde kompoze bir şekilde ve sembol-simge ilişkisi özelinde ziyadesiyle vardır.Gerçek,mimesis anlayışıyla olduğu gibi verilmez;gerçek,semboller aracılığıyla simgeleştirilir ve okuyucu/yorumcunun bu gerçeği bulması ya da gerçeğe kendi varoluşsal sancıları çerçevesinde bir anlam yüklemesi beklenir. BİR YORUM Ferit Edgü’nün ‘Do Sesi’ adlı öykü kitabındaki öykülerden biri olan ‘Koşucu’ öyküsü bu anlamda hem küçürek öykünün çok güzel bir örneğidir hem de içinde barındırdığı semboller 3 / 6 vesilesiyle simgesel yorumlara açıktır.Bu vesileyle bitmiş bir eser olmasına rağmen okuyucu/yorumcunun simgesel yorumlarına açıklığıyla her defasında yeniden kurulan,yeniden tamamlanan açık bir yapıttır.Öykü sadece sekiz cümleden oluşur.Sekiz kelimeden oluşması küçürek öykünün karakteristik özelliğidir.Az cümle ile yoğun bir anlatım hedeflenmektedir.Bu yoğunluk,tabi olarak bir olay örgüsü içinde değil de daha konsantre bir anın içinde verilir.Okuması yirmi saniye bile sürmeyen bu öykü,okuyucu/yorumcuda vurucu bir etki yaratır ve bu etki her okunuşta başka etkileri doğurur ve başka simgeleri çağrıştırır.Hikayede hiç durmadan koşan bir koşucuve ona sorular soran biri vardır: KOŞUCU “Hep koşuyorsun, hep koşuyorsun, hiç durmayacak mısın sen? dedim.   Ben durmasını bilmem ki, dedi. Yeter ki sizler yolumdan çekilin ve bana böyle anlamsız sorular sormayın. Böyle koştuğuna göre varacağın bir yer olmalı, dedim. Dünyanın yuvarlak olduğunu öğretmediler mi sana? Ne kadar koşarsan koş varacağın yer burası. Yol açın bana, yol açın, diye inledi. Bir kez durursam bir daha koşamam, bunu anlamıyor musun?”(EDGÜ, 2019:47). İnsanın varoluşsal sancılarını anlatan bu öyküde yazar,hiç durmadan koşucu sembolüyle,modern çağ karşısında varlığını ifade etmeye,yaşadığı dünyaya yabancılaşmak istemeyen bir insanı simgeler.Ona ‘hiç durmayacak mısın sen’/‘dünyanı yuvarlak olduğunu öğretmediler mi sana’ şeklinde sorular soran anlatıcı konumundaki kişi,Koşucu’nun modern dünyaya tutunma çabalarının boşa olduğunu düşünür.Bu manada Koşucu umut eden kişidir,koşarak umudunu sürdürmeye çalışır.Engelleyici anlatıcı ise umutsuzdur.Bireysel olarak dünyaya yabancılaşmıştır.Varoluşsal sancılarını Koşucu’yu,onun koşuşunun manasız olduğunu belirterek engellemeye çalışır.Bu manada koşmayarak kendisinin bir duruşu olduğu imajını vermeye çalışır.Halbuki Koşucu,bu ‘ben’ olma halini koşmakta bulmuştur.Dünyanın yuvarlak oluşu,hiçbir yere varamayacak olması onun için önemli değildir.Aslında o da bunların farkındadır ama durursa bir kez daha koşamayacağını düşünür.Onun için yeter ki koşacak bir yol olsundur,varlığını koşarak ispat etmeye çalışır. Bu manada Koşucu ve Engelleyici anlatıcı yaşama bambaşka yerlerden bakarlar.Ama ikisi de aynı zemin üzerinde ve aynı anın içindedirler.Koşmak fiiline bakış açıları bile öyküyü açık yapıt haline getirir.Tek bir dünya vardır ama iki dünya görüşü vardır.Bir yanda adapte olmaya çalışan birey, öbür yanda yabancılaşan anlatıcı;bir yanda umut eden bir insan,öbür yanda umutsuz bir anlatıcı;bir yanda sadece koşarak kendini var eden bir Koşucu,öbür yanda varoluşsal sancılarını durarak ve engelleyerek ifade eden bir Engelleyici vardır.Biri modern dünyayı bir maraton olarak görür,diğeri bu maratondaki engelleri simgeler. 4 / 6 Bu simgeler küçürek öyküde kullanılan sembollerin aslında gerçeği tam olarak vermediğini de göstermiş olur.Ya da bir anlamda gerçek sembollerle gizlenir ve metin sonsuz yoruma açık hale gelir.Sözgelimi yukarıda bertilen genel/geçer yorumlar bile aslında birer ‘yorumdur’.Çünkü bu hikayenin salt okunuşu,metnin ders kitabında birlikte verildiği gerçek anlamda ‘koşucu’ görseli ile doğrudan bağlantılıdır.Kısaca biri koşar,diğer biri ona ‘hep koşuyorsun,hiç durmayacak mısın, der.O da ona durmayı bilmediğini söyler.Bunun üzerine diğer adam koşan adama varacağı bir mi olduğunu, dünyanın yuvarlak olduğunu bilip bilmediğini sorar,sonuçta hiç durmadan koşarsa bulunduğu noktaya varır.Koşan adam ona durursa bir daha koşamayacağını söyler.Şimdi bu anlatıdan dünyanın yuvarlak olduğu ve hep koşulursa aynı noktaya varılacağı gerçeği/sembolü çıkarıldığında,metin sanki alalade bir koşucu ve ona musallat olan birinin öyküsünü anlatır.Ama küçürek öykünün içinde barındırdığı yoğun ve özlü anlatım,yazarın amacının okuyucu/yorumcuyu bu noktaya getirmek olmadığı aşikardır.Koşucu neden koşar?Çünkü ona verilmiş olan odur.O koşmak işini yapmakla görevlidir.Koşmayı bıraktığında varlık sebebi de ortadan kalkar ve kendi varlığına yabancılaşmış olur.Kendi varlığına yabancılaşan insan da varoluşsal bir bunalıma ve yalnızlığa maruz kalır.Koşucu bunları göze alamaz.Engelleyici anlatıcı ise halihazırda bu varoluşsal sancıları çekmektedir.Yabancılaşmıştır ve kendisini bu yuvarlak dünyada yormaya niyeti yoktur.Umudu kalmamıştır.Dünya onun için üzerinde var olduğu mekandan ibarettir,bir kutsallığı yoktur.Koşucu içinse dünya üzerinde koşulması, ilerlenilmesi gereken bir kutsalı ifade eder.Üzerinde koştuğu dünya,koşarak kendi üstüne düşen görevi yaptığı için birey olabildiği bir dünyadır.Böylece durursa her şeyin kutsaliyeti bozulur.Bu yapılan yorumlar,’Koşucu’ öyküsünün açıklığını iktifa eder.Peki daha farklı yorumlar mümkün müdür? DİĞER BİR YORUM Diyelim ki Koşucu kendisini koşma işine kaptırmış,kendi varlığına insan olarak yabancılaşmış,kendisini sadece koşma işiyle tanımlıyor olsun.Bu durumda Engelleyici anlatıcı,akıl çelen şeytan konumundan,onu kurtarmaya çalışan bir marksiste dönüşecektir.Koşucu’ya hiç durmadan koşuyor oluşunu hatırlatarak ‘dünya’ alt yapısının ‘birey’ üst yapısını belirlediğini düşündürmek ister.Ona bir anlamda varoluşsal sorular sorarak onu eğitmeye,aydınlatmaya çalışır.Koşuyorsun ama bu gidiş nereye der adeta.Koşucu’ysa ona başka bir şey bilmediğini söyleyerek öz varlığına yabancılaşmasının boyutlarını göz önüne serer.Bu noktada Engelleyici Anlatıcı,Engelleyici olmaktan çıkar,Aydınlatıcı Anlatıcı olur.Koşucu’ya sen böyle hiç durmadan koşarsan,çalışırsan,önüne konulan hedeflere ulaşmak için çırpınırsan sonucunda elde edeceğin hiçbir şey olmayacak der.Böylece bu koşuşun sonu yabancılaşmanın ötesinde bir yok oluşa tesadüf eder.Gelin görün ki kendisine ve alt yapısı olan dünyaya iyice yabancılaşan Koşucu,artık duramayacağını söyler.Yani metalaşmıştır.Özne olarak kendini ifade edemez,bir nesneye dönüşmüştür.Görüldüğü üzere öykünün bu yorumu öyküden pekala çıkarılabilir.Çünkü açık yapıt olan küçürek öykü bu yoruma da müsaittir ve Eco,Marx’ın yabancılaşmasına ‘açık yapıt’ poetikasını oluştururken yer vermiştir.Açık yapıtın poetikası da açık yapıt olduğu için,süje olan yazar,modern çağ ile birlikte objesiyle bütünleşmiştir.Buradaki Aydınlatıcı Anlatıcı,bu objeleşmenin farkındadır.Önceki yorumda modern dünya,kapitalist bir dünyaya dönüşür bu 5 / 6 yorumda.Görüldüğü üzere okuyucu/yorumcunun öyküye bakış açısı,öyküyü çoğaltmıştır.Öykü 1(bir)’den çokluk ifade edecek konuma gelmiştir.Metnin yorumları bu noktada bir çoğulculuğa açılır.Birden çok yorum,birden çok çokanlamlı metni doğurur.Bu çokanlamlılık,öykünün içsel mekanizmasına uygunluğu ölçüsünde değerlidir. PSİKOLOJİK BİR YORUM “Toplumdan uzaklaşmalar sıkıntı, endişe, saplantı ve daha başka zihinsel rahatsızlıkları da beraberinde getirir” (BALDIRAN, 2002:100). Peki bizim bir permütasyona göre toplumla uzlazmış Koşucu'muz, bu uzlaşma sonucunda dengesini yitirmiş, koşma eylemini bir saplantı haline getirmiş olamaz mı? Gayet tâbi bu durum varoluşsal bir problemdir. Birey, kendi 'ben'ini gerçekleştirmek için giriştiği bu koşuda, artık o kadar toplumsal bir onay çarkı içine girmiştir kix kendisini bir döngünün içinde bulmuştur. Bir saplantı haline alan bu döngü, sanki onun biricik varlık sebebi haline gelmiştir.Koşma eylemi son bulursa altındaki zemin de kayacaktır sanki.Bu durum anlatıcı, bir Psikolog Anlatıcı'ya dönüşür ve teşhis koymak adına durumu Koşucu'ya belirtir.Durumun vehametini belirten ve koşma işinin zamansal sınırını çizen iki kere kullanılan 'hep' zarfı ile durma işinin durumunu belirten 'hiç' zarfı, aslında Psikolog Anlatıcı'nın, bir maraz olduğunu düşündüren cümlelerinde geçer.'Hep' ve 'hiç' zarfları birbirlerinin zıddı olarak kullanılmalarına 'hep' zarfı genellikle bir zaman ifade eder, 'hiç' zarfı ise bir durumu belirtir.Yani 'hep' sonsuzluk, sonsuz koşuyu, sağlıksız bir zamansallığı anlatır, 'hiç' zarfı ise yok olmayı içinde barındırır.'hep' koşan, 'hiç' durmazsa yok olacaktır.Bu uyarıyı yapan Psikolog Anlatıcı, bir yere varmak için bu koşunun yapılacağını hatırlatmak ister ama histerik bir şekilde koşan Koşucu'nun hiçbir yere varmak gibi bir amacının olmadığını bilmektedir.Amacı koşma işinin absürdlüğünü belirginleştirmektir aslında.Nitekim, Koşucu nereye koşarsa koşsun, hiç durmadığı sürece aslında bir hiç koşmuyordur.Çünkü varacağı yer aynıdır, bir zemin olarak dünyadır.Nirvana'ya ulaşamayacak ya da cennete gidemeyecektir.Böylelikle pşikolojik dengesi daha da alt üst olacaktır.Koşma işini pşikolojik bir sorun olarak okumak, farklı yorumlara götürür bizi. Böylece metin farklı tamamlanmışlıklara, farklı anlamlara taşınır.Bu yorumların, anlamların çıkış noktası, hem yazarın seçtiği türdür hem de türe özgü bir nirengi noktası olan varoluşçuluktur. Böylece açık bir yapıtın, hem biçimsel hem de içerik olarak farkşı kombinasyon ve permütasyonlarla belirli bir düzende, süreklilik arz etmeden sonsuz yoruma açık olduğu görülmüş olur. Sonuç olarak,Ferit Edgü'nün 'Koşucu' adlı öyküsü, farklı açılardan okunabilirliği ile yoruma açık bir yapıttır. Bu öyküyü her okuyan, gerek öykünün bitmiş halinden çokanlamlı farklı metinler çıkarabilir gerek bu öyküye farklı yorumlar getirerek onu çoğullaştırablir.Aynı zamanda öykü, kendi içinde, sembollerin farklı yorumlanışa imkân vererek kendini bir anlamda çoğaltır. Sözgelimi hikayedeki anlatıcı, bir Engelleyici olarak algılanabilicekken aynı anlatıcı,bir Uyarıcı rolüne de bürünebilir. Ya da Koşucu, umut ettiği için koşuyorken, zorundalıktan ya da görev icabı koşuyor da olabilir. Tüm bu çoklu okumalar, öyküyü farklı farklı öyküler hâline getirir. Bu durum da aslında küçürek öyküde tam da istenen bir durumdur.Bu istenmiş çoklu okumalar, çoklu yorumlar, 'Koşucu' küçürek öyküsünü açık bir yapıt yapar.Üstelik bu açıklık hareketli bir açıklıktır bir anlamda. Öykünün cümleleri yer değiştiğinde, öykü her seferinde anlamlı ve farklı bir yapıt olur. 6 / 6 KAYNAKÇA: BALDIRAN,Galip,Alain Robbe Grillet ve Yeni Roman,Çizgi Yayınları, Konya,2007. DEVECİ,Mutlu, “Ferit Edgü’nün Küçürek Öykücülüğü”, Sözcük Ekonomisi Kısa Kısa, (Küçürek) Öykü I., Hece Öykü, Şubat - Mart, S.:19, s. 73-82,2007. ECO, Umberto,Açık Yapıt,Can Yayınları, İstanbul: 2001. EDGÜ, Ferit,Do Sesi,Everest Yayıncılık,İstanbul,2019. KORKMAZ,Ramazan, “Küçürek Öykü (Short Short Story) Türü ya da Bir Çığlığın Metinleşmesi”, Öyküde Sözcük Ekonomisi Kısa Kısa, (Küçürek) Öykü I., Hece Öykü, Şubat - Mart, S.:19, s. 31-36,2007.
Do Sesi
Do SesiFerit Edgü · Sel Yayıncılık · 2017575 okunma
·
322 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.