1913 yılı Nobel Edebiyat ödülünü Rabindranath Tagore'ye kazandıran kitap. Öncelikle şunu söylemeliyim. Kitap, sadece bir roman olarak algılanmamalı, aynı zamanda Hindistan'daki tüm olumsuzluklara karşı bir başkaldırı kitabı olarak ta değerlendirilmelidir.
Kitapta,gelenekçi ve çok katı kurallara sahip bir din olan Hinduizm ile daha ılımlı ve daha farklı bir yapıya sahip Brahmoizm'in birbiriyle olan, acımasız çatışması içerisinde yaşanan insan ilişkileri anlatılıyor.Tabiiki İngiliz yönetimi altında olmanın getirdiği olumsuzluklar da zaman zaman gündeme geliyor.Bütün bunlara bir de toplumun tümüyle karşı çıkacağı bir aşk hikayesini ekleyin.İşte size Gora.
Kitap, genelde akıcı bir dille yazılmış olmasına rağmen, özellikle Gora'nın tartışmaları ve konuşmaları sırasında uzun, dini ve toplumsal düşüncelerden oluşan felsefi cümlelerden dolayı zaman zaman sıkıcı bir şekle bürünebiliyor. Ama bu bölümlerin, kitabın temelini oluşturduğunu da unutmamak gerekiyor.
Uzun ve kapsamlı bir kitap olmasına rağmen,insanı öyle bir içine alıyorki, okumaya ne zaman başladığınızı ne zaman bitirdiğinizi farkedemiyorsunuz.
Hint kültürü ve yaşam tarzıyla ilgili neredeyse tek başına bir kültür hazinesi niteliği de taşıyan bu muhteşem kitabın, mutlaka okunması gereken kitaplardan biri olduğu düşüncesindeyim ve okunmasını tavsiye ediyorum.