Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

360 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
derda ve derdâ.
az... ''seni az seviyorum.'' dedi derdâ. ''ben daha az.''dedi derda. yine hakan günday, yine bana her zamanki gibi ters köşe yaptıran bir kitap. hakan günday'ı çok sever, kitaplarını da sever ancak bir yandan hepsinden nefret ederim. kötü olduklarından değil, belki de kaçtığım, toplumdaki herkesin kaçtığı gerçekliği açıkça yüzümüze vurduğundan. bu kötü mü? elbette hayır. ancak kitaptaki olaydan, bu toplumdan ve bir miktar kendimden nefret etmem için büyük sebepler. kitabın ilk yüz sayfası bana neden orta doğudan, arap kültüründen ve çoğu muhafazakardan bu denli nefret ettiğimi tekrar tekrar hatırlattı. koskoca bir cehaletin, cehalete sahip olan haricindeki herkesi etkiliyor ve en çok da kadınları bu denli hırpalıyor olması, hakan günday'ın bu kısımları oldukça iyi işlemesi... ağır geldi. sanırım hakan günday kitaplarının bende uyandırdığı en büyük ortak duygu bu. nefret. hakan günday'ı en sevdiğim yazarlardan biri yapan da bu; görmek istemediğimiz, görmezden geldiğimiz belli gerçekliklerin iğrençliğini bu denli görünür kılıyor olması. bizler buradayken hâlâ bir yerde kız çocuklarının sapık zihniyetlerle evlendiriliyor olmasını cesurca yazabilmesi. herkes üç maymunu oynuyor tüm bu durumlar için. yıllar ilerlese de bir yerlerde bu acıları çeken çocukların yaşları hiç ilerlemiyor, hep yaşamlarının elinden alındığı, ruhlarının öldürüldüğü o küçük yaşta kalıveriyorlar. derdâ da öyleydi. annesinden, törelerden, inançlarından, teyzesinden, evlendirildiği adamdan, okul müdüründen, orada yaşayan herkesten nefret ettim. derda'nın bölümünde de bu hep sürdü. bu küçük kızın küçük omuzlarına fazla ağır gelecek yaşadığı zorlukların ardından, tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği özgürlük, bir yabancının kollarında anne sevgisini buluşu... mutlu olmam gerekirdi. ancak yaşadıklarına, bir yerlerde birilerinin bunun gibi, hatta beteri hayatlar yaşıyor olmasına öyle üzülmüştüm ki, mutluluk bana kesinlikle uğramadı. ancak sonra derda'nın kısmı geldi. o da kayıp bir çocuktu, tıpkı derdâ gibi. yine de onun bölümü içimi ısıttı. tutunamayanlar hayranlığı, oğuz atay sevgisi... tanıdık bir şeyler vardı sanki? oğuz atay adına verdiği mücadele'den memnunum. bu mücadele, belki oğuz atay'a bir şey kazandırmadı ancak derda'ya önce kendisini, sonra da derdâ'yı kazandırdı. bu kısımları okurken içimde çiçekler açtı, hakan günday kitaplarında bir ilkti. birbirlerini bulmaları ve sonunun böyle güzel bitmesi içime su serpti. ayrıca bilerek verilmiş bir detay mıdır bilmem ama insanların hayat amaçlarının konu alındığı bölüm, daktilo font ile değil, hakan günday'ın el yazısı ile basılmıştı. hakan günday'ın yaşam amacının da yazmak olduğu detayı verilmiş diye düşündüm, eğer doğruysa, gerçekten hoş. bunun gibi bir sürü detay vardı. başlarda kendimi çok sıkışmış ve var olan her şeye söverken bulsam da, derda'nın kısmı ve bitişi bunların hepsini silip süpürdü. güzel ve özeldi.
Az
AzHakan Günday · Doğan Kitap · 201921,2bin okunma
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.