Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Sessiz bir ortam bulup biraz kendimi dinlemek istiyorum” dedi yorgunluğu gözlerinden okunan. “Sadece otur...” dedi yanındaki, “O en büyük kargaşaların içinde bile sesini duyurabilir sana.” Konuşurken aynı zamanda kendinizi dinleyensiniz. Söylediklerinizin içinizdeki yankılarına kulak veren, karşılıklarını bulansınız. Ağzınızdan çıkan sözlerin bazılarına itiraz eden, onları içinizde tartışansınız. Bir yandan söylerken bir yandan söylediğinize inanmayansınız. Kendinizi seven, kendinize kızan, tutup yakasından kendinizi hırpalayansınız. Diliniz ayrılıktan dem vururken içinizde deliler gibi özleyensiniz. Yüzünüz gülerken derinlerinizde tek başınıza ağlayansınız. Kendinizle durmadan, inatla, ısrarla çelişensiniz. Hem yapan hem her yaptığınızı seyredensiniz. Hem yaşayan hem yaşananlara şahit olansınız. Yürürken gittiğiniz her yere kendinizle birlikte gelensiniz. Cisminizin doğrudan hedef olduğu şeylerin bir adım uzağında duransınız. Başkalarına görünen yüzünüzün ardındaki görünmeyen yüzsünüz. Başkalarına söylemediğiniz söz, açmadığınız sırsınız. İçinizde en az sizin kadar canlı biri var ve o da sizinle birlikte yaşıyor. Siz başkalarıyla konuşurken o yalnızca sizinle konuşuyor. Sizin göremediklerinizi sizin yerinize görüyor. Siz aslında hangisisiniz? Herkesin görüp duyduğu kişi misiniz, yoksa sadece kendi duyup işittiğiniz kişi mi? Bir kişiyiz ama aynı zamanda iki kişiyiz. Hayatımız boyunca en çok kendimizle konuşuyoruz. Kendimiz dediğimiz kişi biz isek, neden meramımızı iç sözlere dökmemiz gerekiyor. Düşüncelerimiz ve duygularımız neden zaman zaman bize sadece onlara muhatap oluyormuşuz gibi geliyor? Sık sık ya da durduk yerde, sebepli ya da sebepsizce içimizde peydahlanan şeylerden nasıl oluyor da içimizden daha sonra haberimiz oluyor? Neden böyle geliyor bize? Bizimle konuşan kim? Düşüncelerimizi çekip çeviren, duygularımızı eksilten ya da taşıran kim? Deli miyiz biz, sessiz ve sözsüz bir lisanla kiminle konuşup duruyoruz sürekli? Ve nasıl oluyor da bize cevap veriyor o iç ses? Kimin sesi o? Bizim mi? İyi ama bizimle konuşuyor! Kendi kendimize mi konuşuyoruz yani? Öyleyse eğer kendimizin konuştuğu diğer ‘kendi’ de kim? Muhasebemizi yapan kim? Kendimize küstüğümüzde küsen kim, dargın olduğumuz kim? Kendimizi birilerine ya da kendimize karşı savunmaya geçtiğimizde bize argüman yetiştiren kim? Tatlı olduğunu umduğumuz yalanlara tevessül ettiğimizde bize inanmayan, içimizden bize parmak sallayan kim? Görmezden geleceğiniz ayrıntıları yakalayan, getirip içinizin gergefine nakşeden kim? Biz daralttıkça sınırları zorlayıp hayatımızı genişleten kim? Bazen kendi kendimize gülümsediğimizde bize o espriyi yapan kim? Bizi hiç kimse bize yetecek kadar sevmediğinde halimize acıyan kim? İçimizden elini uzatıp usulca başımızı okşayan kim? Kimse sormadığında sessizce halimizi hatırımızı soran kim? Kiminle beraber yaşıyoruz biz, başkalarıyla mı en çok, yoksa kendimizle mi? Aynaya bakan kim? Aynadan bize bakan kim?
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.