Gönderi

Viyana’dan bir beklentisi yoktu. Duyduğunu sandığı gök gürültüsü, Avusturya’dan değil, güneydoğu Avrupa’dan, bir turlu istikrara kavuşamayan Balkanlar’dan geliyordu. Avrupa’nın bu huzursuz köşesinde her an her şey olabilirdi. Türkiye’de gelişen olayları özel bir ilgiyle izleyen Parvus, 1908 ’de büyük devrimci coşkuyla iktidara gelmiş olan Jön-Türk rejiminin iyice incelenmesi gerektiğini düşünüyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nun sağlığına kavuşması ve rejimin ıslahı, ne zamandır Bogaz’daki Hasta Adam’ın cenaze törenini bekleyen Avrupa’nın büyük devletleriyle çatışmaya yol açacaktı kaçınılmaz olarak? Bütün devrimler, her zaman tehlikeli patlayıcı maddelerin ortaya çıkmasına neden olurlardı. Parvus, Balkanlarda barut fıçısı patladığında orada bulunmaya kararlıydı. Ancak Balkanlar’a gitmeyi çekici kılan bir ikinci neden daha vardı: Yeni iş olanakları. Zengin olma hayalini en sonunda gerçekleştirmek isteyen Parvus, Türkiye’de uygun koşulların var olduğu inanandaydı. Bab-ı Ali, Kapitülasyonlar diye adlandırılan son derece karmaşık hukuksal sözleşmelerle Avrupalı büyük devletlere bağlanmıştı: Hukuksal ve ekonomik ilişkiler ne kadar karmaşık, ne kadar zor olursa, Parvus gibi “bilimsel” yöntemle faaliyet sürdüren bir işadamı için o kadar yararlıydı. İstanbul’a yapılacak bir yolculuğa değerdi. 1910 yılının Eylül ayı ortalarında Parvus, beklenmedik biçimde Alman sosyalistlerinin Magdeburg’ta yapılan kongresine geldi. Amacı, kongrede bulunan sosyalist yayıncılarla, Balkanlar’da kaleme alacağı gezi notları ve yazışmaların basılmasıyla ilgili genel anlaşmalar yapmaktı. Ayrıca avansa ihtiyacı olduğu da açıktı. Bütün başarılı işler bol miktarda borçla başlardı. Parvus da bu kurala uydu. Vedalaşırken arkadaşlarına geziyi üç ay olarak planladığını söylemişti ama üç ay beş yıla uzayacaktı. Viyana’da Trotzky, Helphand’ın göndereceği yazıların, Kiev’de çıkan popüler liberal gazete KIEVSIO'A MYSL tarafından alınmasına aracılık etmişti. Parvus adres olarak Çek vatandaşı Albrecht Dvorak takma adını ve Bab-ı Ali’deki Avusturya-Macaristan posta idaresini vermişti. İlk yazılarında ayrıntılı biçimde anlattığı Sofya ve Bükreş’te bir süre kaldıktan sonra 1910 yılının Kasım ayı başlarında Türk başkentine ulaştı. İstanbul’da oldukça iyi tanınıyor olması çok mutlu etmişti Parvus’u. Broşür ve kitaplarından çoğu, imparatorluk içinde konuşulan çeşitli dillere çevrilmiş, bu alandaki başarısı, Marx, Engels, ve Bebel'in kitaplarım geçmişti. “Parvus yoldaş” sözcüğünün buradaki anlamı. Batı Avrupa'nın aksine son derece olumluydu. Yerel koşullara daha çabuk alışabilmek için, zaman zaman İstanbul'da yaşayan Romen sosyalist Dr. Christo Rakowski'nin yanında kalmaya başlamış, ikisinin arasında kısa süre içinde, bir zamanlar Münih’te Leo Trotzky’le ilişkisine benzeyen sıkı bir dostluk ilişkisi doğmuştu. Parvus, 3 Nisan 1911’de Karl Kautsky'e şöyle yazıyordu: "Rakowski arkadaşı karşım a tanrı çıkardı. Artık ayrılmaz bir ikili olduk- aynı Trotzky’le Petersburg'da yaşadığımız o güzel günleri hatırlatıyor bu bana... Keşke burada o sayılan yüz bini bulan Petersburglu işçiler olsaydı!'2"*” Bulgaristan’da Dobruce’de -doğan Christo Rakowski, bölge Bükreş hükümeti tarafından ilhak edildikten sonra Romanya vatandaşı olmuştu. Fransız üniversitelerinde tıp ve hukuk okumuş, kısa süre kalmak için geldiği Almanya’dan doksanlı yılların ortalarında -Parvus gibi- sınır dışı edilmiş, 1905’te de Romanya'ya geri dönmüştü. Dış görünüşü bile, onu, Balkan sosyalistleri arasında sıra dışı kılıyordu. Sinekkaydı tıraşı, savruk şıklığıyla, bütün Avrupa ülkelerinde ve dillerinde kendisini evinde hisseden bir kozmopolit olduğu daha ilk bakışta anlaşılıyordu. Sıcakkanlı, güven verici ve çekiciydi. Brest-Litovsk’tan sonra Rusya’nın Berlin Büyükelçiliği'nde görev yapan Rakowski, sonraları uzun yıllar Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’nde başbakanlık görevini yürüttü. Stlin’in düzenlediği 1938’deki büyük temizlik sırasında onu bekleyen de onur kinci bir sondu. Hümanist görüşlere sahip bu sosyalist, göstermelik bir davanın ardından trotzkist ve hain damgası yiyerek Lubyanka zindanlarında kurşuna dizilerek öldürüldü. Parvus’un, Rakowski'nin yanında yerel politikaya doğru ilk adımlarım atmaya başladığı görülüyor. Örneğin 1 Mayıs 1911’de birkaç yüz liman işçisini, işçi sınıfının uluslararası dayanışmasını kutlamak için sokağa çıkarmayı başarmıştı. Bu eylemin sosyalizm için değil, sendikal talepler ve yerli proletaryayla çok sayıda yabancı işçinin maddi çıkarlarının korunması için yapıldığı açık. Parvus’un bu sendikal taban çalışmasında fazla yol kat edemediği görülüyor. Bu ilk proleter örgütlenme girişimleri Türk polisinin sıkı takibi altındaydı. Ev aramaları ve tutuklanmalar ikisi için de olağan olaylar haline gelmişti. Zaten Parvus Almanya’dan bu tür muamelelere alışkındı. Proleter polirikanın Türk başkentinde hiçbir işe yaramadığını kısa sürede fark etmişti. Görünür bir sonuç almaksızın liman işçileri arasında ajitasyon yürütüyor, kimsenin dikkatini çekmeden Vlahof isimli bir Bulgaria yeni bir Balkan federasyonu için yükseklerden uçan planlar yapıyordu'” . Ancak hayat gemisinin sadece politikayla yürümesi mümkün değildi. Helphand, İstanbul'daki ilk aylarını şöyle anlatmaktadır: “İstanbul’un izbe yerlerin de karnımı pide ve soğanla doyurduğum günler oldu, çoğu kez ayakkabılarımın delinmiş tabanları görülmesin diye dikkatli oturmaya çalışırdım*." Oysa Parvus’un dikkatini giderek daha çok çekmeye başlayan Balkanlar'ın ekonomik ortamı daha fazla şans sunmaktaydı. Ünce durumu bilimsel bir titizlikle analiz etti: Boğaz'daki Hasta Adam, Avrupa sermayesinin ağlan içinde tutsak edilmişti. Türkiye bu aşağılayıcı kapitülasyon sözleşmelerinden kurtulmalı ve imtiyazların yerini ticaret almalıydı. Helphand’ın bütçe analizleri dikkatli okurlar bulmuştu. Gerek Türk Maliye Bakanlığı, gerekse de Berlin’deki Deutsche Bank’ın müdürleri bu analizlerden etkilenmişe benziyorlardı. 1912’de Jön-Türk liderleri Almanya'dan gelen ve memnuniyetle karşıladıkları bu finans uzmanına yarı resmi bir görev verdiler. Günlük çıkan TÜRK YURDU gazetesinin ticaret editörü olarak anık Bab-ı Ali’nin en nüfuzlu mali danışmanları arasında sayılıyordu.
212 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.