İradesinin kuvveti ve talepkârlığı neredeyse elle tutulur bir güç alanı yaratıyordu. Yeterince
yaklaştığında beni sarıp içine alıyordu bu alan. O balonun dışındaki her şey yok oluyor, içindeyse tüm
bedenim onunkine ulaşmak için kıvranıyordu. Bir yandan bu kadar sinirime dokunurken, bir yandan
üzerimde bu kadar büyük ve derin bir etki yaratması başımı döndürüyordu. Sözleri karşısında buz
gibi soğumam gerekirken nasıl olur da beni böyle tahrik edebilirdi bu adam?
“Bana dön, Eva.”
Otoriter ses tonunun yarattığı heyecan dalgasıyla gözlerim kapandı. Tanrım, nasıl da güzel
kokuyordu. Güçlü bedeninin yaydığı sıcaklık ve şehvet, ona karşı duyduğum vahşi arzuyu
kışkırtıyordu. Kontrol edemediğim tepki, Stanton’la olan tartışmamdan kalan gerginlik ve Cross’un
kendisine duyduğum öfkeyle daha da şiddetleniyordu.
Onu arzuluyordum. Hem de çok fena. Ama bana yaramazdı bu adam. Gerçekten, o olmadan da ben
kendi hayatımı mahvedebilirdim. Yardıma ihtiyacım yoktu.
Ateş basan alnımı serin cama yasladım.
“Bırak artık, Cross.”
“Bırakacağım. Buna değmezsin.”
Dudakları kulağıma değdi. Ellerinden biriyle karnıma bastırdı ve
parmaklarını açarak beni kendisine doğru çekti. Belime değen sert ve kalın aletinden onun da benim
kadar tahrik olduğu anlaşılıyordu.
“Bana dön ve hoşça kal de.”
Düş kırıklığı ve pişmanlık içinde, ısınan sırtımı serinletmek için kapıya yaslanarak döndüm. Bana
doğru eğilmiş, önkolunu kapıya dayayarak iyice yaklaşmıştı; gür saçları güzel yüzünü çevreliyordu.
Neredeyse nefes alacak yer kalmamıştı bana. Az önce belimde duran eli şimdi kalçamın
kıvrımındaydı ve istemsizce kasılarak beni çıldırtıyordu. O kavurucu bakışı üzerimdeydi.
“Öp beni” dedi hırıltıyla.
“Hiç değilse bu kadarını yap.”
Hızlı hızlı soluyarak, kuruyan dudaklarımı yaladım. İnledi, başını yana eğdi ve dudaklarını
dudaklarıma kilitledi. Sıkı dudaklarının yumuşaklığı ve Cross’un onları dudaklarıma bastırırkenki
şefkati karşısında hayrete düşmüştüm. Ben iç geçirince dili ağzıma daldı ve uzun, acelesiz darbelerle
tadıma baktı. Öpüşü güvenli, becerili ve tam beni çılgınca tahrik edecek dozda agresifti.
Çantamın yere düşüşünü uzaktan uzağa fark ettim; ardından ellerimi saçlarının arasında buldum.
İpeksi buklelere asılarak ağzını ağzıma doğru yönlendirdim. Homurdandı, daha derin öpmeye başladı;
dili seksi hareketlerle dilimi okşuyordu. Kalbinin şiddetli atışını göğsümde hissediyor, böylece onun
ateşli düş gücümün yarattığı umutsuz bir hayal olmadığını anlıyordum.
Kapıdan uzaklaştı. Başımın arkasından ve kalçalarımın kıvrımından kavrayarak beni kaldırdı.
“Seni
istiyorum, Eva. Değsen de değmesen de, kendimi tutamıyorum.”
Tüm bedenimle ona yapışmıştım ve ateş gibi yanan sert bedeninin her santimini hissediyordum. Onu
diri diri yiyecekmiş gibi öptüm. Tenim nemli ve fazlasıyla hassas, memelerim dolgun ve duyarlıydı.
İlgi görmek isteyen klitorisim zonkluyor ve şiddetli kalp atışlarımla bir olmuş, atıyordu.
Hareket ettiğimizi hayal meyal fark etmiştim ki kendimi kanepede buldum. Cross, bir dizini mindere
koymuş, diğer ayağı yerde, üzerime eğilmişti. Sol kolu bedenini desteklerken sağ eli dizimin arkasını
kavradı ve sert, sahiplenici bir hamleyle baldırım boyunca yukarı kaydı.
Sayfa 54