Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

119 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle selam değerli okurlar. Spoiler var ama bence çok da şey değil. Sonuçta bir olay yok kitapta. Mektuplar var. Ben bazı mektupları vereceğim ve mektupları yazanlar hakkında birkaç bilgi. En etkilendiklerimi yazacağım tabii. Her neyse ona göre okuyun. Fransız direnişçilerinin ölmeden önceki son mektuplarını konu alıyor alt başlıkta da yazdığı üzere. Komünist partilerindeki üyelerin acımasızca öldürülmesi üzücü. Çünkü çoğu ölümü kabullense de uzun bir hayatı da hak ediyordu bence. Kimse öldürülmeyi hak etmez, herkesin önünde yaşaması gereken uzun bir ömür var… Gerçi herkes demeyelim absürt kaçmasın. Çoğu kişi demek daha doğru. Çünkü bazı kesim ölümü hak ediyor, her neyse konumuzdan daha fazla sapmayalım. Çok üzücü sayfalardı benim için. Önsözde de belirttiği gibi her okur kendine göre okuyacaktır. Ben kendime göre okudum ve gözyaşlarımı tutamadım :,) Bazı direnişçileri örnek olarak göstermek isterim. Misal sayfa 14’te; “GEOROES PITARD 1897'de doğdu. Avukat. Seine bölgesi Sendikalar Birliği Hukuk Konseyi ve Halka Yardımcı Avukatlar Derneği üyesi. 1940'tan itibaren, takibe uğrayan yurtseverlerin savunmasını üstlendi. 25 Haziran 1941'de tutuklanarak Cherche-Midi cezaevine konuldu, daha sonra Compiegne'e sevkedildi 20 Eylül 1941 günü Mont-Valerien kalesinde kurşuna dizildi.” Yorumsuz… Sayfa 16’da da; JEAN CATELAS geçiyor… “1894 doğumlu. 1914-18 Savaşı eski muhariplerinden savaş madalyası sahibi. Amiens Demiryolu işçileri Sendikası eski sekreteri. Fransız Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi. 1936'da Amiens birinci bölge milletvekili seçildi. İspanya iç savaşında gönüllü Enternasyonal Tugaylar üyesiydi. l'Humanite gazetesinin yayımı sürdürmesi gereğine duyduğu sarsılmaz inançla, legal imkanları denedikten sonra gazetenin 1940 Haziranından itibaren illegal olarak yayınlanmasını örgütledi. 16 Mayıs 1941'de tutuklandı. Vichy Devlet Mahkemesi'nce ölü­me mahkum edildi. 24 Eylül 1941 'de giyotinle idam edildi.” İdamı elinizi kolunuzu sallayarak herkese karşı kullanamazsınız ama ya! Oyuncak mı bu??? 21. sayfadan şöyle bir alıntı vereyim, bu arada sırayla ilerliyorum. Sayfalar da verdiğim alıntılarla ilerleyecek. “CHARLES MICKELS 1903 doğumlu. Kundura işçisi. Birleşik Kösele ve Deri Sendikaları Federasyonu sekreteri. 1936 'da Seine vilayetinden FKP milletvekili seçildi. 1940 Ekiminde tutuklandı. 22 Ekim 1941'de Chateaubriant'da kurşuna dizildi.” Bu kişinin mektubunu da vermek istiyorum… “Canım sevgilim, sevgili kızlarım, Bu son mektubum. Birkaç dakikaya kadar hayattın sona erecek. Metin ol; çocukları düşün. Ve eğer sana layık biri yoluna çıkarsa çekinme, sevgilim, hayatını yeniden kur; daha gençsin. Fazla üzülme, ben ölüme cesaretle gidiyorum. İyi yürekli anneciğimi teselli et; kızlarımızı büyüt, delikanlı kadınlar olsunlar ve babalarının her zaman namuslu bir adam olmaya çaba gösterdiğini, işçilerin daha iyi bir hayata kavuşması için elinden geleni yaptığını hatırlasınlar. O günler de gelecek. Kardeşlerimi bir iyice kucakla benim için, iyi dost Jean-Jean'ı, Etienne'i. (Eşyalarımı sana gönderirlerse onlara biraz tütün ver.) -Biraz da gülmeli insan-. Mektuba 3.550 Frank koyuyorum senin için. Berthe'yi öp, aileden herkesi, dostları. Görüyorsun, sevgilim, hayat ne garip; Almanya ile sözde iş­ birliği yaptık diye milletvekilliğinden atıldıktan sonra şimdi o ülkenin askerlerince kurşuna diziliyoruz. Artık bitiriyorum ve seni son kez hasretle kucaklıyorum, sevgili kızları ve anneciğimi de. Cesaret. Güçlü ol. Hayatını yeniden kur ve sana çektirdiğim küçük dertlerden dolayı beni bağışla.” Ya mektubun masumluğuna bakar mısınız? İnsan gerçekten bunu insana yapmaz yahu! Nasıl da umutlu ölmüş:( Ailesinin tepkisinin ne olacağını tahmin bile edemiyorum… Şimdiki mektup 84-85-86. sayfaları kapsıyor. Uzun bir alıntı, dokunaklı bir alıntı… Orjinal hali pdf’te mevcut(82-83. sayfalarda) “Sevgili küçüğüm, Benden bir haber alabilmen için bu üçüncü teşebbüs, sen dönmezden önce eline geçer mi acaba? Hükmü öğrenmişsindir; büyük şeref, bildiğin gibi, ama idam kazığı da kesin. Mahkeme Çarşamba günü başladı, Cuma akşamı sona erdi; çarçabuk bitirdiler, dayanılır gibi değildi. Herkes çok iyi davrandı, delikanlılar hüküm okunurken son derece vakurdular. Daha Cuma akşamından hücrem değiştirildi, beni başka yoldaşların yanına koydular, onlar da benim gibi idam hükümlüsü, sımsıkı zincire vuruluyuz, kapıda bir sürü nöbetçi duruyor; yok olma düşüncesine alışana kadar çok sıkıntılı saatler geçirdik, koridorda her postal gürültüsünde insanın yüreği sıkışıyordu: şimdi mi? Yüzler kasılıyor ama herkes hazır ve besbelli sapma kadar cesur. Şu anda ellerim çözük, ayak bileklerimden zincirle arkadaşım Femand'a bağlıyım, sana selam söylüyor. Bu halde her adımımızı birlikte atıyoruz, birbirimize bağlı yatıyoruz; bu senin gücüne gidecek ama sen Avrupa uygarlığının inceliklerine alışmadın yedi aydır benim gibi. Hayatımız şimdi nasıl geçiyor? Geçmişten söz ediyoruz, ama parlak olacağını bildiğimiz, mutlaka gerçekleşecek geleceği de konuşuyoruz, herkes durmadan, "Keşke yaşayıp görebilseydik o günleri..." diyor. Fakat hepimiz bu güzel geleceğinin­ inşaasına katılmış olduğumuzu düşünerek biraz teselli buluyoruz. Çarşamba günü, hiç beklemediğimiz halde, kısıtlamasız pa­ket almamıza izin çıktı, yiyecekten, tütünden geçilmez oldu hücrenin içi kelimenin tam anlamında, herkes çok sevindi, bizi bekleyen akibeti bile unuttuk; şimdi aynı sevinci bir daha tatmak için önümüzdeki Çarşambaya da belki yaşayacağımızı umuyoruz. Ne zamandır böyle şeylerden o kadar uzak kaldık ki, sevincimizi tahmin edersiniz (bir daha Çarşambaya benim pakete bir de don koyabilir misiniz, geçirecekler.) İşte böyle, kü­çüğüm, defter kapandı. Elveda, gelecek -bu uzun esaret ayları boyunca hayalimde kurduğum güzel gelecek! Seni mutlu edeceğime, senin yanında hayatımı çalışarak geçireceğime, ama sana da çok zaman ayıracağıma, ikimizin de onca özlemini duyduğumuz yuvayı kuracağıma, bir küçük çocuğumuz olacağına, birbirini seven iki insan olarak yaşayacağımıza söz vermiştim. Yıkılınası imkansız bir mutluluğu inşa uğruna ne çok acı çektik, ne ağır bedel ödedik... Elveda, küçüğüm, elveda, canım hayatım, cesur ol, tut gözyaşlarını, dayan acına ve çalış var gücünle, yakmda birgün mutluluk günlerinin ışıdığmı gördüğünde, davamızın zaferi için her şeyi, senin kocan olan insan da dahil her şeyi verdiğini düşüneceksin ve bir küçük Brötanya mezarlığında, sevgili L.. .'nin üzerine birkaç damla gözyaşı dökmeye geleceksin. Elveda, mutlu ol ve ilerde, acın dindikten sonra, dilerim sana layık iyi yürekli bir işçi bulursun. Zor bunu söylemek, seni ölümün eşiğinde bile kıskanıyorum çünkü, ama sen mutlu olmayı öylesine hakettin ki senin için içtenlikle diliyorum bunu. Bütün yoldaşlarıma elveda, sonuna kadar onların güvenini hakettiğimi, yurdum ve sınıfım için ölmekten gurur duyduğumu söyle onlara. Bütün dostlara, mahpusluğum süresince benim için çırpınan iyi yürekli kadın dostumuza elveda, onlara teşekkür et unutma sakın, ikimiz adına minettarlığımızı ileteceksin... Elveda, sevgili karıcığım, elveda, canım hayatım, benim için seçtiğin ve beni onca heyecanlandıran güzel kitapları bir daha oku; Paris'te gezintiye çıktığında benim selamımı ilet ona, ondan ayrıldığıma da öyle üzgünüm ki. Seni var gücümle kucaklıyorum. Son düşüncem sensin. Çarşambaya bana iki kelimecik yaz, ve ayrıca yiyecek ve tütün olarak benim için neyin varsa koyuver pakete.” Verdiği çaresizlik hissinin yanındaki yine bir umut ışığı, gurur… Bir insan sevdiğine bu şekilde veda ediyorsa eminim ki hem acı çekiyordur hem de acı çektirmemeye çalışıyordur. Çünkü biraz daha dikkatli okursak sevdiğinin canını yakmamaya çok özen göstermiş… Bu da son alıntı:,) Başka vermeyeceğim. Bu da uzun ama merak edenler okuyacak zaten sadece… 48-49. Sayfalardan… “MARCEL BERTONE 1921 doğumlu. İtalyan kökenli. Muhasebeci. ispanya savaşında yaralandı. FKP'nin Gençlik örgütü MK üyesi ve Lyonn bölge sekreteri. 1939'da tutuklandı. 1940'ta kaç­mayı başardı. Güney bqnliyösü FTPF* örgütünde teğmen. 18 Aralık 1941'de tutuklandığı sırada direnişçi Gençlik taburlarından bir ekibi yönetiyordu. 17 Nisan 1942'de kurşuna dizildi.” “17 Nisan 1942 (Kızına) Benim küçük Helen'im, bu mektubu okuduğun zaman minik beynin hiç şüphe yok hayatı anlamaya başlayacak. Seni annenle birlikte mutlu edecek baban yanında olmadığı için üzüleceksin. Helen'im, babanın niçin henüz yirmi bir yaşındayken öldüğünü, niçin kendini feda ettiğini, niçin seni bırakıp gitmiş göründüğünü bir gün öğreneceksin. Seni bir erkeğin duyabileceği en derin (* France-tireurs et partisans francaises. Fransız direnişçi partizan çeteleri.) baba sevgisi ile sevdim. Senin geleceğine dair güzel düşler kur­muştum, artık bu mümkün değil ama senin yanında beni aratmayacak olan annene güveniyorum. Helen'ciğim, saat iki, dörtte hazır olmam gerekiyor. Acele etmeliyim. Dinle ve dediklerimi yap. 1. Hayatta her yaptığın işte anneni say ve babanın anısına saygı duy. Eğer bir gün annene saygı göstermekte kusur eder­ sen, bil ki haberim olabilse mezarımdan çıkar senden hesap sorardım. 2. Beni ölüme götüren nedenleri iyi öğren. 3. Çevrendekileri iyi tanı ve insanlar hakkında sana ne söylediklerine değil, ne yaptıklarına bakarak hüküm ver. 4. Hayata irade gücü ve İhtirasla sarıl. Soylu ve yüce işler için kendini feda etmeye hazır ol. Yaptığın fedakarlığın yersiz, boşuna olduğuna seni inandırır gibi görünen şeylere kapılıp yolundan dönme. 5. Dürüst davranışınla annene omuz ver. Onu gereksiz yere üzme. Ona var gücünle yardımcı ol, zira hayatı hep dayanılmaz acılar içinde geçti. 6. Hayatta hiç zenginlik nedir bilmezsen eğer, gerçek mutluluk kaynağının zenginlik olmadığını düşünerek teselli bul. 7. Koca olarak kendine namuslu bir işçi seç. Cömert, sevgi dolu, çalışkan ve seni sevebilecek birini seç. Kızım, hayalimde seni kucaklıyorum, sizleri görmemize izin vermediler... Belki böylesi daha iyi? Elveda, Helen, baban: "Yaşasın Fransa!" diye haykırarak öldü. Sante cezaevinde kaleme alındı 17 Nisan 1942, idam edildiğim tarih Mareel Bertone Baban kurşuna dizildi diye sakın utanç duyma.” Bir baba ancak bu kadar güzel bir mektubu kaleme alabilir. İçindeki aile ve vatan sevgisine bakın! Ölürken kendini değil de ailesini düşünmesi yeterli bir sebep onun mükemmel bir baba olduğunu anlamak için… Kitabı okurken söylediğim gibi çok duygulandım. Ağladığım yerler oldu şakasız. İnceleme de uzun oldu ama okuyanlara teşekkür ederim. Alıntıları verip kendi düşüncelerimi aktardım ki alıntıları özel olarak seçtim:,) Kitabın sizi etkisi altına aldığını söyleyeyim. Pdf’ini de bırakmak istiyorum bu güzel kitabın. Çünkü çok az okunmuş… Hak etmiyor. Uzun bir inceleme yazdım. Ama kitap benim için çok önemli bir kitap oldu, ona uzun bir inceleme yazmam gerekiyordu, düşüncelerimi alıntılarla sağlamlaştırmam gerekiyordu. Umarım beğenmişsinizdir. Okuyanlara teşekkür ederim… Pdf: drive.google.com/file/d/1TZe8hK2...
Hayatı Seviyorlardı
Hayatı SeviyorlardıKolektif · Pencere Yayınları · 199420 okunma
··
1 artı 1'leme
·
1.157 görüntüleme
Miss Felony okurunun profil resmi
selam zehra yorumunun birisinde yazım hataları ve cümle bağlamalarından bahsetmişsin ancak bunun önemli olduğunu düşünmüyorum yazın gayet başarılı olmuş o duyguyu hissettim ayrıca kitap hakkında çok güzel bilgiler vermişsin ellerine sağlık. Ben bile duygulandım yanii Keyifle okudum başarılar dilerim. PDF de ayrı bir güzellik :)
zehra okurunun profil resmi
ya yazım hataları sinirimi bozuyor o yüzden düzeltmeye çalıştım yine de olabilir tabii, rahasız edecek derecede olmasa da ayrıca çok teşekkür ederim çok sevindim böyle düşünmene gerçekten🥹💕💕
zehra okurunun profil resmi
yazım hatalarını düzeltmek ve incelemedeki düşüncelerimi alıntılarla toparlamak için çok uğraştım, umarım tutar…
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.