Gönderi

2011'de "Arap Baharı" adı verilen bölgesel türbülans başladığında, Suriye olaylarının failleri zikredilirken Bati medyasinda sürekli dile getirilen "terör grupları", "yabancı teröristler "radikal muhalifler" vb. ifadelerin hedefinde de yine Sünniler vardı. Beşşar Esed yönetimi dudak ucuyla kınanırken, ne rejimin on yıllardır halka reva gördüklerinden bahis açan vardı, ne de İran'ın Suriye Baas Partisi'ne devam eden desteğinden. Dünya medyasının ve siyasetçilerin Suriye olaylarını ele alış biçiminde, ta başından beri Iran'ı himaye eden ve görmezden gelen bir ton hâkimdi. Yine, Lübnan'dan Suriye'ye geçerek muhaliflere karşı savaşan Hizbullah milisleri "yabancı savaşçı" kategorisine sokulmazken, Iran'in Afganistanidan taşıyıp Suriye'de cepheye sürdüğü binlerce Şii savaşçıdan da söz eden yoktu. Ne Halep bombalanırken manşete taşındı İran, ne de İdlib'de kuşatma altında bulunan insanları bekleyen muhtemel tehlikelerden bahsedilirken. Aksine İran, uluslararası sistem açısından "barışsever ve yapıcı bir partner"di.
Sayfa 151
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.