İstanbul'u Yazıyorum Gözlerim Yaralı
İstanbul'da evinizde değilseniz yavaş yürümek gibi bir lüksünüz yoktur.
·
3.874 görüntüleme
İstanbul'da kalabalık caddelerde yürüyeceksiniz, omuzlarınız hafif/orta darbelerde yıkılmayacak kadar güçlenmeli ve en az birkaç kişiyi devirmeden o yolu yürüdüm saymamalısınız.
İstanbul'da sevdiceğiniz varsa Ferhat olup dağları delmenize lüzum yok. Trafiği aşıp vaktinde kavuşmanız teyzeler, şairler, filozoflar, tarihçiler ve toplum ne-bilimcileri tarafından kâfi görülecektir. Çünkü bu şehirde arabalar ve insanlar, dağların sessizliğinden daha dağdağalı.
İstanbul'da ağaçlandırma çalışmaları ölüler için yapılır yani nefes almak için mezara girmeniz şarttır.
İstanbul'da Einstein yetişmez çünkü burada zaman sizi büker. Dibinizdeki yere, Suskunlardaki Şerif edasıyla "Çok saçma ulan çok saçma. Buradasın ama dokunamıyorum. İçim gidiyor sarılamıyorum. Çok saçma." haykırışları atar durursunuz.
İstanbul'da çatık kaşla dolaşmazsanız, kötü nazarı gözünde barındıran ve gülünce başına bir şey geleceğine inanan Gülmedioğulları'nın kara büyüsüne maruz kalabilirsiniz.
İstanbul'da toplu taşımada kendine oturacak bir yer edinmek için ilk duraktan binmeniz yetmez aynı zamanda koltuk kapmaca oyununda derece yapmış bir kariyeriniz olması gerekir.
İstanbul'da şiveli konuşmak, sizi farkında olmadığınız bir soylu sınıfına dahil edecektir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.