Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Melek Tavus’un Halkı…
Ezidiler… Tarih boyunca zulümler, soykırımlar yaşamış bu halkın hikayesi beni derinden etkiledi. Kütüphanede kitapların arasında dolanırken bu kitabın ismi çok dikkatimi çekti; Melek Tavus’un Halkı Ezidiler. Hemen elime alıp birkaç sayfa okumak istedim. Cümleler, sayfalar su gibi akıyordu elimde. Kitabı ödünç alıp not alarak okumaya başladım. Benim için dolu dolu bir okuma oldu. Hemen akabinde Mardin/ Midyat’ta bulunan ve bir Ezidi köyü olan Bacine (Güven) Köyünü ziyaret ettim. Köyde de kitapta okuduklarımdan çok daha fazlasını buldum. O insanlarla bire bir temasta bulunmak benim için çok özeldi. Ezidiler ülkemizde çok fazla zulüm yaşamış ve çoğunluğu bu sebeple Avrupa ülkelerine göç etmek durumunda kalmıştı. Bacine Köyü ziyaretimde onların bir mevlüdü varmış ve o gün 40 yıllık bir aradan sonra kendi aralarında toplanmışlardı. En son ben daha doğmadan önce birbirlerini görmüş o insanlar ve ben 24 yaşımda o köyü ilk kez ziyarete gittiğimde tekrardan toplanmışlar. Bu benim açımdan mucize gibi bir şeydi. Buradaki ziyaretime geçmeden önce kitaptan biraz bahsetmek isterim. Kitabın önsözü çok önemli bir husus ile başlıyor; Yezidi değil, EZİDİ! Bu, Ezidiler için ziyadesiyle önem taşıyan bir husus. Bilindiği üzere Emevi Halifesi 1. Yezid, İmam Hüseyin’in (Hz. Ali’nin oğlu) katili olarak kayıtlara geçmiştir. Bu nedenle Müslümanlar ve Alevilerce Yezid, sevilmeyen bir kişiliktir. Ezidilerin ise aslında Yezid ile bir bağlantısı bulunmamaktadır. Ezidi kelimesinin etimolojik kökenine bakacak olursak, “Ezdai, Ezdayi” kelimelerinden türemiştir. “sen xweda’sın, ez dayim” xweda, kendi kendini yaratan, var eden anlamına gelirken, ez dayim, yaratılan, verilmiş olan, Tanrı tarafından yaratılan anlamlarına gelmektedir. Bu sebeple Yezidi değil de Ezidi, bu halk için doğru olan kullanım olacaktır. 1970 ve sonrası Ezidiler için tam anlamıyla yerinden yurdundan edilme süreciydi. O tarihe kadar Türkiye sınırlarında yaşayan bu halk, kendilerine yönelik çıkarılan fermanlara (tarih boyunca 74 ferman ile karşılaşmıştır Ezidiler), soykırımlara artık dayanamayacak duruma gelip Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine göç etmek durumunda kaldı. İlk zamanlarda Almanya, Ezidilerin ekonomik koşullardan dolayı iltica talep ettiği düşüncesiyle Türkiye’ye sınır dışı edebiliyordu. Lakin 1993 yılı Ezidiler bakımından bir dönüm noktası oldu. Alman Mahkemeleri, Ezidilerin yaşamlarının Türkiye’de tehlikede olduğuna ve iltica taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğine hükmetti. Zira Ezidilerin inancı şeytanla ililşkilendiriliyordu ve Ezidilerin katli vacip sayılıyordu. Almanya’nın bu kararı ile birlikte Ezidi diasporası başlamış oldu… Ezidiler, İslamiyet öncesi öz Kürt kültürünü temsil etmektedir. Kürtlerin İslamiyete geçişinden önceki dinlerinin Ezidilik olduğu bilinmektedir. Bu sebeple Kürt hareketi bakımından ziyadesiyle önem verilen bir din Ezdilik. Ki Ezidiler de kendi ırklarına, ana dillerine ve kökenlerine ziyadesiyle değer veren insanlar. Hatta Bacine Köyü ziyaretimde hiçbir Ezidi Türkçe veya Almanca konuşmadı. Tamamen kendi ana dilleri olan Kürtçe ile kendilerini ifade ediyorlar ve dilimizi gayet iyi konuşuyorlardı. Tüm asimilasyon çalışmalarına rağmen kendi diline, milliyetine olan bağlılıkları takdire şayan diye düşünüyorum. Ezidilik bakımından dikkatimi en çok çeken nokta, Yahudilikte olduğu gibi sonradan Ezidi olunamayacağı konusu idi ve ancak doğum yoluyla Ezidi olunabilirdi. Tarih boyunca Ezidilerin yaşadığı soykırımları da göz önünde bulundurduğumuz zaman bu dışa kapalılık durumunun Ezidilik inancının sonunu getirebileceğini söyleyebilirim. Ayıca Ezidiler, sadece kendi aralarında evlenmekte ve başka bir inançtan olan biriyle evlenmek yasak, hatta cemaatten atılma sebebi sayılmaktaydı. Dış evliliklerden olan çocuklar Ezidi olarak görülmüyordu. Ezidilerin Almanya diasporası sonrası yeni nesil arasında, Ezidilik inancına çok hakim olmadıkları için sevdiğine kaçma olayları çok görülmeye başlamıştır. Bu duruma çözüm olarak şöyle bir öneri getirilmiştir; Ezidilik inancında kararları bağlayıcı olan en yüksek manevi organ, Meclis-i Ruhani’dir(yaşlılar heyeti). Bu heyete dış evliliğe imkan tanınması ile ilgili yeni bir kararın alınması için başvurulabileceği Ezidiler arasında görüşülmektedir. Zira Ezidi nüfusunun daha da azalmaya başlayacağı ve bu dinin tarihin sayfalarına karışacağı işten bile değil. Gelgelelim Ezidikte kutsal sayılan Melek Tavus’a… Nam-ı diğer Tavus-u Melek. Müslüman ve Hıristiyanlık inancında kovulmuş şeytan ile bir tutulmaktadır Melek Tavus. Bu sebeple Mezkur dinlere inananlar açısından Ezidiler, şeytana tapan halk olarak görülmektedir, hatta bu sebeple Ezidiler lanetli insanlardır ve katli vaciptir. Bundan dolayı tarih boyunca birçok Ezidi katledilmiştir. Ezidilikte Kitab Al-Cilwa (vahiy kitabı anlamına gelir ve Arapça yazılmıştır.) ve Maşraf Reş (Kara Kitap anlamına gelir ve Mukti Kürtçesi ile yazılmıştır.) isimli iki kutsal kitapları bulunmaktadır. Kara Kitap’ta anlatılana göre Tanrı, Pazar günü yarattığı ilk meleğe Azazil adını vermiştir. Ki bu da bilinen adıyla Melek Tavus’tur. Ezidilik inancına göre Tanrı, sadece dünyanın yaratıcısı olup işleyişe hiçbir şekilde müdahale etmemektedir. Bu noktada ben, Ezidilikteki Tanrı inancını Deizmdeki Tanrı anlayışı ile bağdaştırdım. Zira bildiğiniz üzere Deizmin tanrısı da sadece evreni yaratmış ve köşesine çekilmiştir. Ezidilik inancında faal icra organı Melek Tavus’tur. Tanrı, yeryüzünün egemenliğini Melek Tavus’a vermiştir. Melek Tavus, Adem ile Havvayı yaratmış ve cennetten sürmüştür. Böylece yeryüzünde hayat başlamıştır. Ezidiler cehennemin varlığına inanmaz. Şeytan, kötülük gibi kavramlar, inançlarında yer almaz. Hatta Ezidilerin yanında şeytanın adını kullanmak günah sayılmaktadır ve cemaatten atılma sebebidir. Ezidilik inancında güneşin çok önemli bir yeri vardır. Ezidiler günde iki kez, güneşin doğuşunda ve batışında yüzlerini güneşe dönerek, ibadet ederler ve ibadetlerinin dili Kürtçedir. Güneşe Şeyh Şems ismini vermişlerdir. Melek Tavus’un seçilmiş halkı ibaresi nereden gelmektedir peki? Anlatılana göre Adem ile Havva’nın oğlu Şahid Ben Car, cenneten bir huri ile ilişkiye girmiştir. Ve bu ilişkiden Ezidiler türemeye başlamıştır. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta Ezidilerin kendilerini yarı tanrısal bir halk olarak gördükleri, ama anne tarafından. Burada aklıma Hıristiyanlık inancındaki Tanrı’nın oğlu İsa miti geldi. Tanrı erkek olduğu için baba yönünden bir kutsalı atfedilmektedir Hıristiyanlara. Lakin Ezidilikte kadına atfedilen bir kutsallık var. Henüz bu konuda bir araştırma yapmış olmasam da bu durum Ezidilerin kadınlara verdiği değerin bir göstergesi olabilir. Ezidilik inancında reenkarnasyon düşüncesi hakim. Yani onlara göre beden şekil değiştirir ama ruh daima ölümsüzdür. Bu yüzden Lahit ismini verdikleri mezarlarına ölüye ait eşyaları da koyarlar. Braye Axerete (Ahret Kardeşliği) kurumu da bu reenkarne olma durumu ile bağlantılıdır. Ahret kardeşini iyi seçmek önemlidir zira senin dünyaya tekrardan nasıl geleceğin, ahret kardeşinin yaptıklarına bağlıdır. Eğer ahret kardeşin dünyada iyi işler yapıyorsa sonraki hayatında iyi bir durumda dünyaya geleceksin, kötü ise kötü koşullarda… Son olarak kitapta yer alan Ezidiler için önemli addedilen günlere kısaca değinmek isterim; Mardin / Midyat’ta bulunan Bacine (Güven) Köyü’nde bulunan Mala Ezidiya’da (Kültür ve Konuk Evi) ibadetler yerine getirilir, bayramlar kutlanır, önemli günlerde burada toplanılır. Ezidilik inancında en önemli yerlerden biri Duhok ile Musul arasında yer alan Laliş’tir. (Ezidilik inancında Melek Tavus ile bir olduğuna inanılan Şeyh Adi’nin mezarı da buradadır.)Her yıl 6-13 Ekim’de Cejna Cemaya Ezdiyan bayramı kutlanmaktadır. Bu bayramın önemi, Melek Tavusûnn diğer meleklerle toplandığı gün olarak görülmesidir. Bayramın beşinci günü beyaz bir boğa kurban edilir ve Simat olarak adlandırılan et müminlere dağıtılır. Bu bayramda Ezidiler hacı olmaktadır. İslam inancında kabeye gitmek ile eklemlenebilir bu bayram. Kaniya Spi (Ak Pınar) adını verdikleri yerde de vaftiz olurlar. Bu vaftiz Pir yani yaşlı kadınlarca yapılır. Çarşema Sor (Kırmızı Çarşamba), Nisan ayının ilk çarşambasında kutlanan bir bayramdır. Ezidilerin ölülerini andığı, mezarlarını ziyaret ettikleri, mezarlıklarına yiyecek bıraktıkları kutsal bir gündür. Aralık ayında da bu mezarlara bırakmak için Nane Mıriya (ölülerin ekmeği) yapılır ve dağıtılır. Kitapla ilgili söylenecek daha çok fazla şey var lakin sayfalara ve cümlelere sığdıramayacağım için çok derinlemesine inmek istemiyorum. Merak edenler bakımından başlangıç için bu kitabı önerebilirim. Bu kitap sonrası birkaç belgesel izledim Ezidiler hakkında. Ve gözlerim doldu zaman zaman. İnsanların dinleri, ırkları, cinsiyetleri ve daha birçok konumları yüzünden yerinden, yurdundan hatta canından edilmesi bana çok vahşice geliyor. Halen inanamıyorum, inanmak istemiyorum bu tarz şeylerin olduğuna, olabilme ihtimalinin olduğuna…Hem köyde konuştuğum insanlar hem belgeseldekiler ne kadar refahları Avrupa’da yerinde olsa da hiçbir yerin kendi memleketleri gibi olmadığını söylüyorlardı. Onca asimilasyon politikasına rağmen geldikleri yeri unutmamaları bende büyük bir mutluluk yaratmıştı. Ezidilik ile ilgili okumalarım devam edecek. Spesifik olarak araştırmak istediğim birçok konu çıktı ortaya. Umarım hepsine zamanımı yettirebilirim. Bu insanlara yine konuşma ve karşılaşma fırsatım olur umarım. Başka koşullarda, barışın hüküm sürdüğü zamanlarda… “Karşıtlığın yok edilmesi durgunluğa yol açar. yaşamın özü ve evrenin sırrı karşıtlarının sürekli çatışması, uzlaşması ve anlaşmasında yatar. Bu karşı karşıya gelişler “dost” ve “düşman”ın mutlak şekilde ayrıldığı, uzlaşma ve anlaşmaya olanak bırakmayan kutuplaşmalara yol açmaz.”
Melek Tavus'un Halkı Ezidiler
Melek Tavus'un Halkı EzidilerSabiha Banu Yalkut · Metis Yayıncılık · 201654 okunma
··
255 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.