- Aklın saltanatı diye adlandırılan şey aslında sistemin edimciler üzerindeki, sürekli artan baskısı, emekçilerin dünyasını yıktıktan sonra şimdi de tüketim ve iletişim dünyasına doğru yayılan normalleştirme ve standartlaştırma değil midir? Bu egemenlik, kimi zaman daha liberal bir biçimde, kimi zaman ise otoriter bir biçimde hayata geçer ama her halükarda bu modernlik, öznenin özgürlüğünü davet ettiğinde bile -hatta bu durumda daha da fazla- tek tek insanların, bütünün -o bütün, ister işletme olsun, ister ulus, ister toplum ya da bizzat akim kendisi- çıkarlarına boyun eğmesini amaçlar. Nitekim yetişkin, eğitimli, Batılı, erkek insanın egemenliği, çalışanlardan tutun da, sömürgelere, kadınlardan çocuklara değin herkesin üzerine yine akıl ve aklın evrenselliği adına çullanmamış mıdır?
Böylesi eleştirilerin, dünyanın üçte birine, akıl, bilim ve teknik üzerine kurulu totaliter rejimleri dayatmış olan komünist hareketin egemenliğinde geçen yüz yılın sonunda, inandırıcı olmamaları mümkün mü?