Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bismillahirrahmanirrahim Allah'ın kitabında, rasulün sünnetinde ve selefin eserlerinde tağuta muhakeme olmak diye bir mesele vardır. Tağutun mahkemesinde savunma yapmanın hükmü diye bir mesele yoktur. Dolayısı ile bir takım ayak takımının şirk olan bir ameli kırk isimle kamufle edip ayrıma gitmesi safsatadan ibarettir. Alim olmayan cahil kimselerin safsatalarını sanki mutaber bir görüş olarak kabul edip sarılanlarda ayak takımı kimselerdir. Bu kimseler ileri sürdükleri görüşlerin üstüne birde tağutun hüküm vermek için kurduğu şirk meclisinde kişi susarsamı kafir olur konuşursamı kafir olur diye dinde çok önemli olan tekfir konusuna girerek taksimatlar yapmaları ve bu konuda ihtilafı çoğaltıkça çoğaltmaları haricilerin mesleğidir. Kimse şu ileri sürdüğümüz görüşlerin selefi var mı diye kendisini hesaba çekmiyor. Araştırmaya yada delile, şahite dayalı meselelerde dinde çok mühim bir mesele olan tekfir meselesi ile ilgilenmek avamın işi olmadığı gibi haddi de değildir. Avam kendisini müslüman kılacak kadar tekfir ahkamını bilip susar gerisi işin ehlinin sorunudur. Biz Müslümanları piyasada kimin ne konuştuğu ilgilendirmez. Müslüman tağuta muhakeme olmak şirktir der bırakır. Birisi itikat olarak şirk olmadığını ve bu amelde bir takım tafsilat olduğunu iddia ederse iddia ettiği şeyde şirke istisna getirmek manasına gelirse o itikatte olan kimseyi tekfir eder bırakırız. Ne zaman aslen müslüman bildiğimiz birisi tağuta muhakeme olmakla karşı karşıya kalırsa gerekli görüldüğünde tekfir ahkamı gündemimize girer. Şayet hüküm vermek zorunda kalırsak elimizdeki deliller bizi hangi görüşe yönlendirirse bizde ona göre tekfirin engellerini göz önünde bulundurur sonuca gideriz. Hangi fiili yaparsa hangi sözü konuşursa vs gibi saçma sapan sorular sorup cevaplarının peşine düşmek ancak ilimden nasibi olmayan cahillerin işidir. Hatta biz hiç bir müslümanın peşine düşüp nerede ne zaman küfre düşmüş acaba düşmüş mü diye araştırma yapmaya kalkmamalıyız.Çünkü biz bununla sorumlu değiliz. Ancak mecbur kalırsak yani şeri olarak kaçacak bir yerimiz kalmamışsa bu meseleye şahitlik etmeye kalkarız aksi halde etmeyiz sakınırız. Çünkü sonuçta aslen müslüman bildiğimiz birisinin tekfiri söz konusudur ve tekfir konusunda hata yapmamız mümkündür. Akıllı birisi böyle tehlikeli sularda yüzmez.Sonuç olarak tağuta muhakeme olma meclisi şirk bir meclistir her kim bu şirk meclisinde muhakeme olmaya rıza gösteriyor taraf oluyorsa bu kimse kim olursa olsun tağuta muhakeme olan bir kafirdir. Bizler tağutun kurduğu her muhakeme meclisinde olmadığımıza göre kim muhakeme olmuş kim olmamış bilemeyiz. Zorla götürüldü kolay götürüldü gibi ayrımlara hiç gerek yoktur. Mesele kişi muhakeme oldu mu olmadı mı muhakeme olmaya rıza gösterdimi göstermedimi meselesidir. Bunu da ancak kişinin itirafı ile yada adil şahitlerle bilebiliriz. Kendi aklımızı esas alıp bir takım tariflerle kişi hakkında hüküm veremeyiz. Örneğin şahitleri ve kişiyi dinledik şayet ileri sürdükleri şeylerde ihtimal varsa aslen müslüman bildiğimiz kişiyi tahminlerle yorumlarla tekfire kalkışmayız. İşte böyle meclisler mahallede üç beş kafadarın kuracağı ve hüküm vereceği meclisler değildir. Bu meclislerde hüküm verecek kimseler Allahtan korkan ve tekfirin engellerini yada ahkamını bilen kimseler olmalıdır.Birilerinin tağutun mahkemesinde savunma yapmak küfür değildir diye ortaya attıkları görüş safsatadan ibarettir. Bu parlak fikirlere tevhidi bilmeyen herkes kapılır, akla yatkın mantıklı gelir. Lakin savunmadan ne kast ettiklerini öğrendiğinizde onların aslında bizzat tağuttan hüküm istedikleri ortaya çıkmış olur. Mahkemeye bilgi belge sunan, avukat tutan, suçsuzluğuna hüküm vermesi için kırk takla atan birisinin ben muhakeme olmadım bu savunmadır sende kendini sokakta evde savunmuyormusun gibi algı oluşturması yağmur altında durup ben ıslanmadım diyen kişinin durumuna benzer. Bu şeytanın seni şirke düşürmesi için yaptığı bir algı çalışmasıdır. Bu gibi kimselerin gizlediği şey aslında tağuta muhakeme olmayı kalbin rızası ile istemeye bağlamarı ve kalbin buğzu varsa istemeye istemeye muhakeme olmak şirk değildir demeye getiriyorlar farkında değiller. O yüzden içlerinde kendi dininde samimi olan biri bunu açıktan itiraf etmiştir. Aslen inkar edilmesi bize emredilen bir mecliste müslümanın işi olmaz. Zorla götürülmüşse o müslüman imanının peşine düşer suçlu olup olmadığının peşine düşmez. Müslüman şirk meclisini inkar edip asla mahkemeyi tanımaması gerekir. Tanımadığım mahkeme için yok konuşursam mı kafir olurum yok susarsam mı diye taksimata gidip safsata yapmaya gerek yoktur. Putların karşısında dikilen mi yoksa eğilen mi kafir olur yok yanından geçen mi tarzında safsatalara gerek olmadığı gibi. Bu gibi kelamları edenleri tazir etmek gerekir. Cehaletin yaygın olduğu bu diyarlarda her meseleyi bu şekilde ele alanlar çıkar. Kabirden ne şekilde yardım isterse tekfir ederiz? Putlara ne yaparsa tekfir etmemiz gerekir vs.. Bu tarz safsataların ardı arkası kesilmez. Bu kimseler her kimse onlar ilim tahsili yapmayan safsatacı heva ehlidir ciddiye almaya gerek olmadığı gibi onlarla konuşmaya da gerek yoktur. İlim tahsil etmeyenlerin soruları çok olur. Onlar avamdan olan bir müslümanın bilebileceği şeyleri dahi imanları olmadığı için bilemez sorarlar.Kafir olan kimsenin ilgileneceği mesele tekfir ahkamı değil kendisini müslüman kılacak ilmi tahsil etmesidir. Yeter artık bu konuda lafı sözü çoğaltmanın bir anlamı yok kim ne demişse safsatalarını geri çeksin ve işi aslına döndürsün. Bu kadar cehaletle rezil olmaktan bıkmadınız mı? Bu yazdıklarımı meseleyi çözen bitiren bir yazı olarak değil bir nasihat olarak alın ve üzerinde düşünün belki her fırka bu vesile ile kendisini hesaba çeker. Davetçilerinize çok fazla güvenmeyin çoğu kelamcı safsatacıdır. Kendi şahsi reylerini millete din diye yutturmaya kalkıyorlar. Tekfirde tekfirsizlikte onların iki dudağının arasındadır. Biz ise Allahu tealanın müslüman dediğine müslüman kafir dediğine kafir deriz. Safsatacı kelamcıların görüşlerine itibar etmeyiz. Zamanında itibar ettiğimizde düştüğümüz zilleti en iyi bilenlerdeniz. Biz dinimizi Kitap ve Sünnetten aldığımız gibi ayrıca Kitab ve Sünneti en iyi bilen Seleften alırız. Onların konuşmadığı dalmadığı meselelere bizde dalmayız. Selefi olmayan hiç bir görüşü en sevdiğimiz alimden gelse dahi almaz terk ederiz. Yeter ki hakikat bize belli olsun. İki görüşünden biri bidat olan kimselerden din alınmaz. Birisi önce fetva verip sonra verdiği fetvaya uygun deliller arıyorsa o kimse kalpazandır ondan din alınmaz terk edilir.
·
315 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.