"...Hızlı yükselmek istiyor musun? Vaktini, belaya bulaşmamak için eyleme geçmemek üzere harca. Başarı sandığın her sonuç, bürokraside topuğuna sıktığın bir kurşundur. Ama yükselme hırsını hiç kaybetme. İçine baktığında bu hırsı bulamıyorsan ciddi bir sorunun var demektir. Memuristan’da hırsını kaybetmiş olmak, gerçek dünyada ölmüş olmak gibidir.
Gerçi, senin naçiz vücudun bulunduğun dairenin ömrü ile kıyaslandığında ne kadar kısadır, bir düşün: Her bir devlet dairesi, yeryüzünde ebedi hayata en yakın bir varlıktır. Her daire -zaman içinde değişik isimler alsa da- senden önce de vardı, senden sonra da olacak. Bu yüzden daireni kıskanacaksın; onu haksız olduğunda da hep korumaya, işlevi küçükse de büyütmeye çalışacaksın.
Bürokrasinin son iki yüzyıllık tarihi devasa bir büyümeyle taçlandırılmış bir başarı hikayesidir. Bütün diğer sınıflara karşı kazandığı her mevziyi yavaş yavaş tahkim ve eski haline döndürülemez bir sürece dâhil etmiştir. Kadim düzenlere karşı Aydınlanma değerleriyle beslenerek, ussallaşma ve merkezileşme eğilimlerini kullanarak ve büyüterek yayılan bürokratizasyon aslında insanlığın amok koşusudur. Bunu Holokost’ta anladıktan sonra unutan insanlık yeniden aynı koşuya başladı ve işte sen bu sayede bugün memur olabildin.
Hiçbir kurum kendi hacmini gönüllü olarak küçültmek istemez. Sen neden isteyesin? Ne zaman aklına böyle anarşik niyetler gelse, devleti küçültmek üzere kurulan Özelleştirme İdaresi’nin nasıl en büyük devlet kurumlarından birine dönüştüğünü hatırla. Özelleştirme İdaresi devleti küçültmediği için hesaba çekilemez; çünkü kendi varlık sebebini aşmış ve hesaba kitaba gelmez bir büyüklüğe erişebilmiştir. Bürokrasinin büyük kısmı kurumsal ihtiyaçtan değil, bürokratların kendi türlerini sürdürme içgüdüsünden dolayı vardır..."
Kırmızı bir Abdülhamit