Gönderi

Kanal 7, Seyfullah Türksoy, Alper Suri o imaja katkı sunmuştu
1990'larda Putin, Çeçen direnişini Grozni şehrini tahrip ederek bastırmış ve sonra da yeniden inşa ederek "karizma"sını cilalamıştı. AKP sözcüsü bir gazetede Putin'in "Çeçen Savaşı" geçenlerde şöyle özetleniyordu: "2000'li yılların başında tamamen harabeye dönüşmüş haldeki Grozni'yi görmüş olanlar, Çeçen başkentinin bugünkü mamur ve modern manzarasına inanmakta güçlük çekeceklerdir." (Yeni Şafak, 7 Şubat 2018) Bu durumda akla şu soru geliyor: acaba şimdi de sıra İdlib'e mi gelmişti? "Önce yık, sonra yap!" yöntemi orada da mı uygulanacaktı? İdlib'li gazeteci Ekrem el Ahmed de, Aralık 2017'de başlayan Rusya-Suriye bombardımanının 4 Şubat'tan sonra yoğunlaştığını, hatta zehirli gazın da kullanıldığını söylüyor ve şunları ekliyordu: "Bu bir Grozni senaryosudur. Her şeyi tahrip etmek, ancak ondan sonra siyaset konuşmak istiyorlar. Astana mütarekesi hiçbir zaman uygulanmadı. Soçi Konferansı sırasında bile bombardıman devam etti. Daha seyrekti, fakat sonra tekrar yoğunlaştı." Aynı kaynağa göre DAEŞ de İdlib'e doğru çekildi ve Ekim 2017' de Suriye hücumu başladığından bu yana Esad güçleri 110, DAEŞ de 70 köy ele geçirdi. Rejim, girdiği topraklardan 350 bin kadar insanı sürdü ve "İdlib nüfusu her geçen gün biraz daha artıyor''. (Le Monde, 6 Şubat 2018) Yukarıdaki tablo ne gösteriyor? Yoksa Afrin operasyonu bu konuda bir pazarlığın sonucu olarak mı başladı? Batılı bir diplomatın ifadesiyle, Erdoğan, harekat başlarken Putin'e "ver Afrin'i al İdlib'i der gibi" miydi? (Le Monde, 20 Ocak 2018) İdlib sınırlarında biriken on binlerce göçmen adayı, kuşkusuz bu gibi ihtimallere olanak vermiyor. Ne var ki kontrolden çıkabilecek gelişmelerin pratikte böyle bir potansiyel taşıdığını da kimse yadsıyamaz! Carl von Clausewitz, "Savaş, siyasetin farklı araçlarla devamıdır" diyordu. AKP iktidarı da çoktandır siyasetini -içeride ve dışarıda- "kutuplaşma" ilkesine dayandırıyor ve bu bağlamda "milli mutabakat" ve "askeri operasyon"u da araç olarak kullanıyor. Amaç, "yerli ve milli güçleri" harekete geçirerek, içeride "teröristleri", dışarıda da "düşmanları" bertaraf etmek! Oysa "terörist" kavramı çok sayıda STK'yı, bazı meslek kuruluşlarını, sol partileri ve CHP'yi de kapsayacak boyutlara yayılarak onlarca milyon vatandaş damgalanıyor ve kavram da anlamını kaybediyor.
·
43 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.