Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm, ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar. “ Balzac İnsanların hayattan bitmek tükenmek bilmeyen beklentileri vardır. Ve karşılanan her beklenti yerini başka bir isteğe bırakır. Sonu gelmeyen isteklerimiz bizi tatminkâr olmayan ve yetinmeyi bilmeyen bireyler haline getirir. Bu da zorluklarla dolu hayatta karşılığını huzursuzluk ve de mutsuzluk olarak bulur. Tolstoy’ un bu konudaki fikirlerimi destekleyen çok güzel bir sözü vardır.” Bütün mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan ileri gelir. “ İnsanlar hep sahip olamadıklarından yakınırlar. Oysa bir geriye dönüp baksalar sahip oldukları ne de çok şey vardır aslında. Şu da bir gerçektir ki: “İnsana hiçbir şey, sahip olunduktan sonra hayalinde olduğu kadar güzel gelmez.” Hayatta hiçbir zaman en iyisine sahip olamayız. Çünkü hep bizden daha çoğuna sahip olanlar çıkacaktır karşımıza. Ondandır ki elimizdekilerin değerini bilmeli ve onlarla yetinmeyi öğrenmeliyiz. Zenginlik kavramının alım gücü olmadığını, asıl zenginliğin huzur ve sağlık olduğunu keşfeden insanlar hayallerine sarılırlar ve mutluluğu yakalarlar. Onların bu tatminkâr tavrı gerek iş yaşamlarını gerekse soysal yaşantılarını başarılı kılar. Maymun iştahlı olmanın tek kazanımı ise hırs ve ardından gelen huzursuz yaşamdır. Şükretmek öyle bir erdemdir ki malınıza ve sahip olduklarınıza anlam yüklerken aynı zamanda zenginliğinizi fark etmenizi sağlar. İçinizdeki sahip olma dürtüsüne dur demeyi öğrenmezseniz zamanla o dürtülerin esiri olursunuz. Hedef haline gelen istekleriniz mutluluğa ulaşmak için birer sebep haline gelir. Bütün bu tatmin olmaz arayışlara dur demek de ancak elinizdekilere şükretmenizle mümkündür. Ünlü düşünür Firdevsi bu konuyu şöyle özetler; “Yeryüzünde bütün ıstıraplar, aza kanaat etmemekten doğar.” Hayattan çok şey beklemektense siz ona bir şeyler katmaya çalışın. Hayata verdiklerinizin size geri döneceğini ve yaşamınıza anlam katacağını unutmayın. İyi bir sevgili mi istiyorsunuz. O zaman önce siz iyi bir sevgili ya da eş olun. Sevilen bir insan mı olmak istiyorsunuz. O zaman insanların gönül kapılarını sevginizin sıcaklığı ile aramayı deneyin. Belki de daha farklı isteklerinize cevap arıyorsunuzdur. Mesela vitrinde gördüğünüz şık bir kıyafetin elbise dolabınızda olmasını arzu ediyorsunuz beklide. O zamanda karanlık gecenin soğuğu ve yağmurları altında aç bir karınla dolaşıp, giyecek tek bir elbisesi olmayan insanları düşünün. Eminim ki beğendiğiniz o şık elbise eskisi kadar çekici gelmeyecektir size. Gün geçtikçe tüketici bir toplum olma yolunda sınırları zorluyoruz. Üretmiyoruz ama oldukça fazla tüketiyoruz. İnsani değerleri tüketirken bir taraftan da maddi kaynakların sonunu görmek için elimizden geleni yapıyoruz. İnsanların sahip olma dürtüleri, onları alım güçlerinin yetmediği yerde kredi kartı kullanmaya itmiş, farkında olmadan borçlarla mücadele, hayatın en önemli uğraşı haline gelmiştir. Bu gün ekonomik geliri ne olursa olsun her evde en az bir ya da iki kredi kartı bulunmaktadır. Ebeveynler yanı sıra artık gençlerin cüzdanlarında da kredi kartları renkli simalarıyla göze çarpmaktadır. İnsanlarla birlikte artık ülkeleri de ekonomik kargaşaya sürükleyen bu tüketim çılgınlığının tek bir nedeni vardır. İnsanın kendisine dur diyemediği sahip olma dürtüsü. Maalesef yaşadığımız bu çağdaş yüzyılda bile savaşın karanlık yüzü ile yaşamları gölgelenen birçok insan var. Dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi veren sözde uygar devletlerin, senaryolar ardına sığınarak başlattığı savaşlar, binlerce masum insanı yuttuğu gibi hepsinin de yaşamlarını çalmaktadır. Aynı yeryüzünde, aynı atmosferde nefes aldığımız bu insanların, sessiz çığlıklarını kulak ardı etmezseniz, en büyük zenginliğimiz olan özgürlüğü de keşfedersiniz. Beyninizde resmettiğiniz bu acı tablonun altında yatan gerçek sebep, bahsetmeye çalıştığımız, insanın sahip olma dürtüsünün en kontrolsüz ve kapsamlı biçimidir. Petrol için ya da insan hayatına peşkeş çekilen diğer zenginlikler için yapılan bu insanlık dramı da iki kelime ile açıklanır: Sahip olmak… Birde insana karşılıksız verilenler vardır şu hayatta. Dalgaları ardına sakladığı melodilerle, sıkıntılarımızı en derinlerine kadar gömüp, yüreğimizi ferahlatan mavi dünya; deniz… Ve hiç bestelenmemiş şarkılarını bize ithaf eden, özgürlüğümüze sembol ettiğimiz göklerin narin perileri; kuşlar… Dahası, kollarında taşıdığı zenginliklerle cömertliğini esirgemeyip birde güneşe karşı bize siper olan ve doğanın en büyük yenileyicisi; ağaçlar… Hepsi bizim için karşılıksız bulunurlar bu hayatta. Bedenimizin her bir uzvuyla yaratılanların en mükemmeliyiz. Kör bir insanın karanlık yaşamı düşünüldüğünde, gözlerimiz bile ne kadar büyük bir zenginliktir bizim için değil mi? Kaldı ki hayatın hiçbir şekline ve rengine tanık olamamış doğuştan görme engelli insanlar da vardır ki, onlardaki yaşama sevinci ve azmine inanamazsınız. Hayatın karanlıklarını aşacak gücü ve ışığı yüreklerinde bulan bu ve bunun gibi birçok insanın hayatlarına tanık olmanız mümkündür. Hayatı şansa bırakmak, bir kumardır. Daha fazlasını isterken elinizdekinden de olabileceğinizi unutmayın. Kusursuz bir hayat için gereken şeyin; sevgi, huzur ve sağlık olduğunu fark edebilirseniz, o zaman elinizdekilerin fazla bile geldiğini göreceksiniz. Elinizdekilerle yetinmeye çalışın ve hayatınızı kendiniz zengin kılın, böylece hayata karşı göstereceğiniz tatminkâr tavrın mutluluk verici olduğunu keşfedeceksiniz. “ En yüksek mutluluğa erenler bile, başka arzular peşinde deli gibi koşarlar.” (Goethe) ÖMER FATİH HOŞ
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.