Gönderi

Hidayet
Hidâyet; hak yolu beyan etmek, doğru yola gitmek, ulaşılmak istenilen şeye yol göstermek, hak yola bilfiil ulaştırmak ve böyle bir yola girmek manalarınadır. Mübarek peygamberlerin sözleriyle ve kendilerine indirilen kitaplarla, insanları hak yola davet ve teşvik etmeleri de bir hidâyet demektir. Hidâyet, hak yolu göstermek veya hak yola götürmekle olabilir; buna, irşâd denir. Hidâyet, ulaşılmak istenen manevî derecelere erdirmekle de olabilir; bu ise tevfîk diye isimlendirilir. Leyl Sûresi’nin 12. âyet-i kerîmesinde buyurulmuştur ki -meâlen-: “Şüphe yok ki: Hidâyet  yolunu göstermek, bize aittir.” Yani, Allâhü Azîmüşşân, insanları yaratmış, onlara hak ile bâtılın arasını ayırt edebilecek bir fıtrî kabiliyet vermiştir. Ve onlara, peygamberleri ve kitapları vasıtasıyla hayır ve şer yolunu bildirmiştir. Bu, insanlık hakkında İlâhî bir rahmettir. İnsanlar, Allâhü Teâlâ’nın kendilerine lütfettiği hidâyet yolunu takip etmeli; ebedî kurtuluşlarını temine çalışmalıdırlar. Kişinin bu hâli başkalarının da hidayetine vesile olabilir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) “Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki, senin hüsnü hâlin sebebiyle bir kimsenin hidayete nâil olması, senin için kırmızı develerden, (yani en nefis, en kıymetli şeylerden) daha hayırlıdır.” buyurmuşlardır. Bir mümin, fazilet ve dînî yaşayış itibarı ile başkalarına imtisal numunesi olmalıdır. Böyle bir müminin hâlinin irşadı ile başkalarının istifade edip hidayet bulmaları, o insan için en büyük bir şereftir, en kıymetli bir kazançtır. Başkalarına kötü numune olan bir kimse ise insaniyetten mahrum bir kimse demektir.
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.