"İnsan inşa etmediği veya kazanmadığı bir şeye nasıl sahip olabilir?"Javier Marias'tan bir alıntı.Bu hikayede çoçukluğundan beri bir tutku şeklinde deniz yaşamına sarılıp yaşamak isteyen bir adamın hikâyesine şahid oluyoruz.Hikâyede kaderin bizi ittiği makûs seçimler sonucu kafesleşen bir yaşamda bir adım ötemizde bize el sallayan özgürlüğe geçememenin ne derece ızdırap ve acı verdiğini okuyoruz.Gerçekten bazı insanlar bir tutkuyu keşfetmenin haricinde o tutkunun içine doğar.Cevat Şakir Kabaağaçlı veya tanınan adıyla Halikarnas Balıkçısı bu mavi yaşam tutkusu içine doğmuş bir insan diyebiliriz.Ve bu hikâye belkide zaten bize yazarın kendisini anlatan bir hikâyedir.Birde betimlemeleriyle Bodurum'u,Adalar'ı kurduğu en kısa cümle içinde bile oraların o zamanlardaki sosyal dokusunu,doğasını adeta bir ayna gibi yansıtıyor bize.
Hayatın içinde olup hayatın içinden yazmak mı? Yoksa bir odaya çekilip bir hayal dünyası içinden yazmak mı?
Hayatın içinde olup hayatın içindekileri yazmak çok az kişiye verilen bir yetenektir diye düşünüyorum.Bence bu sayılı yeteneklerden biride Halikarnas Balıkçısıdır.Benim dar ve kısıtlı bilgimle keşfedebildiğim ikinci türk yazar da Sait Faik Abasıyanık’tır.