Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

396 syf.
7/10 puan verdi
Ateş Laneti
Ateş Laneti
, Gece Avcıları (Night Huntress) serisinin yan kitap serisi olan Gece Prensi (Night Prince) serisinin ilk kitabıdır. Gece Prensi serisinin sıralaması şu şekildedir: 1)
Ateş Laneti
Ateş Laneti
(
Once Burned
Once Burned
) 2)
Çifte Bela
Çifte Bela
(
Twice Tempted
Twice Tempted
) (Serinin ikinci kitabı hakkında yaptığım inceleme: #220210647) 3)
Bound by Flames
Bound by Flames
(Türkçe çevirisi mevcut değil.) 4)
Into the Fire
Into the Fire
(Türkçe çevirisi mevcut değil.)
Jeaniene Frost
Jeaniene Frost
’un okuduğum ilk romanı olsa da bu tarz konulu romanlar dahilinde iyi bir gelecek vaad edebilen bir yazar olduğuna inanıyorum, zaten öğrendiğim kadarıyla New York Times ve USA Today’ın en çok satan serinin yazarıymış kendisi. Gece Prensi serisinin doğmasına sebep olan Gece Avcıları serisi oldukça ilgi, alaka gören bir seri olmasının yanı sıra birçok ülkede basın hakları satılıp çevrilmiştir fakat pek hoş olmayan bir yani var ki Türkiye’de serinin kitaplarının çoğu yarım kalmış, baştan sağma bir şekilde çevrilmiştir. Mesele bu serinin son iki kitabı (
Bound by Flames
Bound by Flames
,
Into the Fire
Into the Fire
) hâlâ daha çevrilmemiş, seri belli bariz bir şekilde yarım bırakılmıştır. Diğer seri hakkında (Gece Avcıları) çok bir bilgi sahibi olmasam da gördüğüm kadarıyla serinin ara kitaplarını yayınevi çevirip yayınlama gereğinde bulunulmaması oldukça sinir bozucu olduğunu söyleyebilirim. Gece Prensi, Gece Avcıları’nın yan serisi olmasına rağmen
Ateş Laneti
Ateş Laneti
benim oldukça hoşuma giden bir roman oldu. Şahsi fikrimce bu yan seri dahil olmakla beraber tamamen serinin yaratıldığı evrene dahil romanlar oldukça rağbet görebilecek olduğunu düşünüyorum, eğer ki seriye ait ara ve yan kitaplarının hepsinin tam bir çevirisi söz konusu olsaydı. Ben bu serinin bu şekilde yarım bırakıldığını bilmiyordum. Bilseydim muhtemelen okumaya pek yanaşacağımı düşünmüyorum. Bu durum beni fazlasıyla rahatsız etti. Neyse, gelelim serinin ilk kitabı hakkında düşüncelerime. Romanları genelde kendi içerlerinde bulduğu kategoriye göre değerlendirmeye çalışırım, o yüzden bazı kitaplarda olduğu gibi bu roman edebi bir değer aranacak bir eser değildir. İncelememi yaparken bunun üzerinden giderek tamamen kendi fikrimi beyan edeceğim, üstelik bu kurgunun vampir üzerine olması çok mantık aranmaya müsait olmadığını açıkça söylemeye gerek bile olduğunu sanmıyorum. Leila geçirdiği bir kaza sonucunda elektrik saçabilen, istediği gibi kontrol edebilen bir güce sahip olmasının yanı sıra insanlara karşı tek bir dokunuşuyla en karanlık günahını, geçmişini, geleceğini ve olduğu zamandaki anları takip edip görebilen bir yeteneğe sahiptir. Bu yeteneği bir lütuf olarak değil, lânet olarak görüyordu. Karanlık bir güce sahip olduğunu varsayarak ailesinden ve insanlardan uzak, yapayalnız bir hayat sürmeye mahkum olduğuna inanan bir ölümlüydü. Vlad ise ateşi kontrol edebilen, vampir efsanelerine ilham veren korkutucu bir vampirdir. Ateşi kontrol edebilmesi onu kendi türü ve birçok efsanevi tür arasında korkutucu, tehlikeli bir vampir hâline getiriyordu. Leila sahip olduğu karanlık güç yüzünden dört vampir tarafından esir alınmasıyla beraber bir anda kendini Vlad ile bağlantı kurma zorunluluğunda bulur. Leila bu dört vampirin onu öldürmesi engellemek için vampirler arasında en tehlikeli olarak görülen, ateşi kontrol etme yetkisine sahip Vlad ile iş birliği yapmalarıyla beraber ikisi artık geri dönüşü olmayacak bir şekilde birbirlerine çekilirken bulurlar ve ortak düşmanı sebebiyle artık birlikte mücadele etmeleri gerekiyordu. Bazı durumlar ve kavramlar hoşuma gitmese de Leila karakterinin aptal, saf karakterlerden belli bir ölçüde daha aklı başında olması hoşuma gittiğinin özellikle belirtmeliyim fakat çoğu zaman Vlad’ın Leila üzerinde uyguladığı baskı, sahiplenici tavırları hiç hoşuma gitmedi. Özellikle “benimsin” gibi tabirler oldukça beni sinir etse de o kısımları ele almazsam hoşuma giden akıcı bir kurgu olduğunun kanısındayım. Vampir kavramı çoğu kitapta uydurulan bazı durumları farklı bir şekilde ele alıp yalanlaması elbette hoş olsa da Dracula göndermeleri çok yavan durmuş gibi geldi. Bu durumu pek takıldığım nokta değil elbette. Leila’nın travmaları, kaza anını ve geçmiş hayatı üzerinde doğru dürüst durulmaması bence kitabın eksi yönlerinden biriydi. Mesela kız kardeşi ve babası bir yönde kitaba dahil olduğunda bile sadece süs gibi kenarda köşede duruyorlardı. Kız kardeşi ile babası ile ayrı ayrı konuşmaları, yüzleşme gibi durumlar söz konusu oldu fakat yavandı. Değerlendirilebilir sahneler olmasına rağmen bana göre çok havada kaldı gibi oldu. Bir an ondan nefret eden babası vicdanının farkına varmış gibi Leila ile arasını düzeltme kararında bulunması oldukça ilginçti. Bana göre böyle durumlar süreçten geçerek gerçekleşirdi. Adım adım olurdu. Bir anda geldiler ve hop, hemen yüzleşmeler falan filan... Bazı sahneler benim oldukça saçma bulup “ne gerek vardı böyle bir şeye” hissiyatına kapılsam da bu kitap bir nevi genç kurgu kategorisine ait olduğunun farkındayım. Böyle sahneleri görmek normal varsayıyorum artık. Genel olarak yabancı yazarlar cinselliği arka plana atma gibi girişimleri olmuyor çoğu zaman. Burada sıkıntı cinsel içerikli sahneler yani smut sahneler yazılması değil elbette. Sadece her yabancı romanda olduğu gibi bunu çok dillendirmeleri artık bu durumdan gına geldi. Leila’nin gücü oldukça yaratıcı ve ne sebeple geldiği bilmek bence güzel ayrıntı. Üstelik vampirlerin sadece kan içip hızlı hareket etmekten ileri farklı yeteneklerinin olması gayet hoştu. Aşırı olay olan bir kitap olduğunu söyleyemesem de gidişat hoşuma gitti. Yazarın dili akıcı, gayet net bir ifadeyle akıp gidiyordu. Sona doğru ufak bir sıkılma yaşadım ama hemen toparlandı ve sonu beni pek tatmin etmedi. O kadar düşmanı bekle, plan yap falan ama aksiyonlu bir durum ortada pek yoktu. Sadece sanırım Leila’nın mahsur kaldığında heyecan doruğa çıkmıştı. Üstelik Leila’nin kendinden bilmem kaç yaş büyük bir vampiri kendince kandırmaya çalışması işin oldukça ironi tarafı olsa da başrol karakter illaki bir hataya sürüklenip heyecanı doruğa yükseltme zorunluluğa sahiptir fakat ileriye sürdüğü önermeler fena olmadığını söyleyebilirim. Diyebileceğim pek başka bir şey olduğunu düşünmüyorum. Seriye devam etmeyi düşünsem de sadece çevrilmiş bir kitap daha olduğundan (Gece Prensi serisi için konuşuyorum) pek bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Tavsiye edebilirdim fakat serinin devam kitapları olmadığından başlamanızı önermem. Bilgi sahibi olmasam da kendi tahminimce serinin devamı bunca zamana kadar çevrilmediyse muhtemelen bu saatten sonra da çevrilmeme olasılığı oldukça yüksek bir ihtimal. Buna rağmen okumayı düşünenlere keyifli okumalar dilerim.
Ateş Laneti
Ateş LanetiJeaniene Frost · Artemis Yayınları · 2013199 okunma
·
127 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.