Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

312 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
30 günde okudu
Dünyanın En Yalnız Beyni
Dünyanın En Yalnız Beyni
Uzun süre önce katıldığım bir televizyon programında program sunucusu sormuştu; Gül Sina Hanım, her kitabınız işlevsel, bunun sebebi nedir? Özellikle bu konuları mı tercih ediyorsunuz? Hayır, dedim bu insanın hayata bakışıyla duruşuyla alakalı bir şey, isteyerek yapmıyor, sadece ilgi duyduğum konulara yöneliyorum. İşlevsellik bu şekilde ortaya çıkıyor.   İşte şimdi bu kitabı okurken işlevsellik üzerinde duruyorum. Her kitabın mutlaka işlevsel olması gerekmez ama işlevsel kitaplar kişiliğimizde ve hayata bakışımızda istendik değişimler yaratır. Bu anlamda işlevsel gördüklerimi tercih etmeye çalışırım. Serkan Karaismailoğlu kitaplarını işlevsel kitaplar kategorisinde değerlendirebiliriz. Daha önce kadın beyni, erkek beyni, yapay zeka üzerine uzun çalışmalar sonucu elde ettiği deneyimlerini aktardığı kitaplar yazan Karaismailoğlu bu kitabında ergenlik dönemindeki beynin geçirdiği metamorfoza değiniyor, beyinde ortaya çıkan değişimleri ele alıyor. Gençlik dönemini tarif etmek için eski insanlar, “Aklı beş karış havada, başında kavak yelleri esiyor” gibi tanımlamalarda bulunmuşlar ancak bunlar gözlem sonucu yapılmış tanımlar. Dünyanın En Yalnız Beyni kitabında bütün bunların fizyolojik temelli davranışlar olduğunu, gençlik dönemindeki bireylerin ebeveynlerine inat olsun diye isyankar tutumlar içine girmediğini anlıyoruz. Karaismailoğlu, gençlik dönemini yaşayan bireyleri “sistemdeki en zayıf halka” olarak tanımlıyor. Etkilenmeye en açık beyinler çünkü henüz gelişimlerini tamamlamamışlar ve ebeveynlerinden kopma dönemlerinde her türlü olumsuz dışsal etkiye açıklar. Evrimsel olarak ebeveynlerinden farklı bir heyecan ve enerjiye sahipler. Bu da onları ikna etmeyi bir bakıma kolaylaştırıyor. Üstelik ergen beyin hatalarından ders çıkarmayı da beceremiyor. Çünkü; “Beynimizde prefrontal korteksin hemen arkasındaki anterior singulat korteks adlı bir bölge bulunmaktadır. Özellikle yaptığımız hatalardan ders çıkarmada bu alan önemli rol oynar. Beyin görüntüleme çalışmaları bil bakalım bize ne göstermiş? Yetişkin beyninde bu bölge herhangi bir hata sonrasında güçlü bir şekilde aktifleşirken, ergen beynindeki anterior singulat korteks hiç oralı bile olmamış. Yani aynı hataları sıklıkla tekrarlamanın nedeni, henüz olgunlaşmamış anterior singulat korteksinden kaynaklanır.” (Syf 71)   Karaismailoğlu’nun takdire değer bir yanı, bilimi biz sıradan insanların kolayca anlayabileceği seviyede anlatması. Kitapta görsel eşliğinde yapılan anlatımlar mevcut, bu da konuya hakim olmayı kolaylaştırıyor.   Kitapların genel işlevi insanları empati yapmanın yolunu göstermektir. Serkan Karaismailoğlu’nun kitapları bunu bilimsel şekilde yapıyor. Yani empati yapmak yerine karşıdakinin ruh halini fiziki koşullara dayanarak anlayabiliyoruz. Ergenlerle empati yapmak orta yaşlı insanların kolayca başaramayacağı bir durumdur. Nice eğitimli insanın ağzından çokça duyduğumuz şu başlangıç cümlesi bunun kanıtıdır; “Bizim zamanımızda böyle miydi? Şimdiki gençler...”   Kitapta sistem eleştirisinin olduğunu görüyoruz. Aslında pek çok insan eğitim sistemini eleştiriyor; öğrencilerin, gençlerin yaratıcı yönlerini törpülediğini, hepsini sıradan hale getirdiğini dile getiriyor yani bu konuda farkındalık var ancak pek çoğumuz konuyla ilgili farkındalığımıza rağmen bir şeyler yapamıyoruz. Karaismailoğlu eğitim alanında çeşitli organizasyonlara katılmış, eğitimle ilgili konferanslar verip söyleşiler yapmış, bilgiyi yazıya dökmüş bir bilim insanı. Bu anlamda yapıcı ve kalıcı çözümler sunuyor. Eğitim sistemine dair eleştirileri esnasında ezber odaklı eğitimin ne kadar köreltici olduğundan bahsederken yapay zeka konusuna değiniyor. Yapay zekanın geçirdiği çarpıcı değişimden etkilenmemek mümkün değil çünkü yapay diye tanımladığımız zeka formu “kendi kendine öğrenme” yoluyla kendini geliştiriyor.     Burada şuna da değinmek gerek; Bir görüşe göre modern okulların ortaya çıkışı itaatkar bir toplum yaratmak amacına dayanır. Bir örnek giysiler ve benzer davranışlar, askeri düzeni çağrıştıran bir ortam, cesaretlendirmeye değil hayal kırıklığı yaratmaya dayanan bir sistem elbette yaratıcı düşünceyi desteklemeyecektir. Burada aslolan itaattir. Çünkü itaatkar bir toplum daima egemenlerin işini kolaylaştırmıştır, bu nedenle eğitim insan zihninin özgürleşmesi değil belli kalıplar arasına alınması üzerine inşa edilmiştir.     Bu kitaba sadece ergen beynini anlatan bir kitap olarak bakılmamalı çünkü farklı değinmeler söz konusu. Karaismailoğlu bu yönüyle hatırlarda kalacak bir bilim insanı-yazar. İnsanların yaş aldıkça kaybettiği tatlar üzerinde dururken şunu söylüyor; “Ergenlik döneminde hem reseptörlerin fazla oluşu hem de ödül merkezinin aşırı duyarlı olması sayesinde, duyularımızı ve aldığımız hazzı en üst düzeyde hissederiz. İşte tüm yetişkinlerin özlemini duyduğu, bu müthiş hissiyattır. Bizler yaşlandıkça reseptör sayılarımız azalır ve algıladığımız hisler zayıflamaya başlar. Aslına bakarsan bunun en güzel örneği tat reseptörleridir. Eminim yakınlarında şöyle cümle kuran yaşlı bir yetişkine rastlamışsındır: ‘Ah nerede o eski domatesler. Mis gibi kokarlardı ve tatlarına doyum olmazdı. Şimdikilerin tadı çok yavan.’   Özlemini duyduğumuz şey kimi zaman bir domates olur kimi zaman ise lise aşkımız. Oysa gerçekte birçok yaşlı insanın özlemini duyduğu yegane şey geçmiş değil, kaybetmiş olduğu reseptörlerdir sadece.”   Sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan özde-sözde uzmanlar ve “ahmaklara” da değiniyor Karaismailoğlu. “Eskiden ahmak bir insan gördüğümüzde, dikkatimizi çektiği için şöyle bir bakar sonra yolumuza devam ederdik. Ancak günümüzde, sosyal medya sayesinde bu ahmakların milyonlarca takipçisi var.”   “Televizyon ve sosyal medya sayesinde sözde uzmanlar çok daha fazla popüler hale geldiğinden görünürlükleri fazladır. Peki bu kişileri bu kadar popüler yapan nedir? Çok basit, konu ne olursa olsun sözde uzmanların her soruya bir cevabı vardır. Hiç üstüne kafa yormadan hızla cevabını paylaşırlar. Medya ve halk bu tarz pratik cevaplara bayılır. Oysa özde uzmanlar bilmedikleri bir konuda asla yorum yapmak istemezler. Doğal olarak bu yaklaşım onları hem sıkıcı hem de sanki konuya hakim değilmiş gibi gösterir. İşte bu çok büyük bir yanılgıdır. İnsanlar genelde bir uzman ne kadar popülerse o konuya o kadar hakimmiş gibi düşünse de bu sadece ekranların oluşturduğu bir illüzyondur.”   Doğal ortamların insan psikolojisi üzerinde yarattığı olumlu etkiyi hemen hepimiz fark etmişizdir ancak bunun nedeni hakkında pek fikrimiz yoktur. Karaismailoğlu beynin temizlenip arınmasını önerirken şöyle diyor; “Ağaçlardan çevreye ‘fitonsit’ adlı antimikrobiyal bir madde yayılmakta. Bu madde ağaç ve bitkileri mikrop ve zararlı etkenlerden korumaktadır. İlginç bir şekilde fitonsit’lerin insanlar üzerinde de benzer bir etki gösterdiği ortaya konulmuş.”   Bu bilgiye dayanarak Japonya’da 62 adet orman bulunduğu ve insanların bu alanlarda yürüyüş yani ‘orman banyosu’ yaptığını da not düşüyor.   Hareket etmenin ya da hareketsiz kalmanın beyin üzerindeki etkilerine de değiniyor yazar. Uzun süreli hareketsiz kalmanın beynin küçülmesine, dikkat problemlerine yol açtığını ifade ediyor.   Yalnızlıktan bahsederken şöyle diyor Karaismailoğlu; “Yaşlılar ve ergenler yalnızlık dediğimiz fenomeni adeta dibine kadar yaşarlar. Öğrenmen gereken ilk temel gerçek şu. Kaç yaşında olursan ol beynin yalnız kalmaktan nefret eder. Ara sıra odana çekilip kafanı dinlediğin o huzur dolu yalnızlığı kastetmiyorum. İyice kronikleşen ve kendini herkesten izole etmene neden olan o yapışkan yalnızlıktan bahsediyorum. Açıkçası beyin bu konuda çok ciddidir ve ne zaman böyle bir yalnızlığa düşsen, seni rahatsız edecek yolakları hemen devreye sokmaya başlar. O nedenle sürekli kötü hissedersin.   Beyninin yaratmış olduğu bu acı hissine ‘sosyal acı’ denir.”   Sizi bilmem ama ben gündelik hayatta sık sık kitabı ve yazarı hatırlayacağım. Herhangi bir yiyecekten eskiden aldığım tadı alamadığımda, popüler ‘ahmakları’ ve sözde uzmanları izlerken, bir orman gezintisi esnasında arınıp temizlendiğimi düşünürken ve özellikle de yalnızlık nedeniyle içine düştüğüm ‘sosyal acıyı’ derinden ama çok derinden hissederken...
Dünyanın En Yalnız Beyni
Dünyanın En Yalnız BeyniSerkan Karaismailoğlu · Ortapia Yayınları · 20231,135 okunma
·
1 artı 1'leme
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.