Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bugüne kadar adını saklayan en eski Türk ulusu Kırgızlardır. Çinliler, Kırgızları türlü adlarla anarlardı. «Kien‐kuen» (Kien‐kun ) . Kie‐khu (Ki‐ko = Khit‐kut) , Hia‐kia‐sze ( Hakas = Kie‐kia‐sze ) , daha sonra Moğollar çağında da Ki‐li‐ki‐sze derlerdi. Yunancada da Menandre Protector'da Kherkhis adım buluyoruz. Bu söz en eski Çin kaynaklarında Kien‐kun şeklinde geçiyor. Çiniyatçı Pelliot bu sözün Moğolca «kırkun» olduğunu ileri sürüyor. Barthoid da buna dayanarak Çinlilerin Kırgızları ilk önce bir Moğol kavmi vasıtası ile tanımış olacaklarını söylüyor. Fakat bence bu iki iddia da çürüktür. Bu sözün en eski Türkçe şekli Orhun âbidelerinde «Kırkız» şeklindedir. Bunun «kırk+z» şeklindeki izahı eski Türk boy ve oymak teşkilâtına göre daha yumuşak görünüyor. «Z» eski Türkçede bir nevi cemi ekidir. Şu halde «Kırkız» m anlamı «kırklar» demektir ki bu birliğin kırk oymağın toplanması ile meydana geldiği böylece anlaşılmış olur. Avrupa bilginleri arasında Kırgızların asıl Türk olmayıp sonradan Türkleşmiş olduklarına kabule mütemayil bir fikir vardır. Buna sebep de Kırgızların sarışın, gök gözlü, ak derili olmaları ve en eski Kırgızların önceleri Hazar Denizi yörelerinde, şimdiki Soğdiyananın şimal batısında oturup sonraları doğuya doğru göçmüş bulunmalarıdır. Fakat Avrupa bilginleri burada ancak duygularına kapıldıkları için yanılıyorlar. Çünkü eski Çin kaynaklan Gök Türklerin ve Usunlar'ın da sarışın ‐ gök gözlü olduğunu bildiriyor. Profesör Zeki Valîdi Bey birbirine benziyen Usun ‐Kırgız ‐ Gök Türkleri bir nesilden sayıp bunlara «Saka gurupu» adını veriyor ve oldukça sağlam deliller gösteriyor. Kırgızlar milâttan önce üçüncü asrın son yıllariında veya milâttan önce ikinci asrın ilk yıllarında «Tim‐ lim» (Dinlin) denilen beyliğin batısında bir beylik halinde bulunuyorlardı. Çinlilerin bunlar hakkında anlattıklarından bazı Avrupa bilginleri Bunların ozaman Hazar yakınlarında, belki de Ural Dağları eteklerinde bulundukları mânâsını çıkarıyor. O zaman Kırgızeli'nin sınırları şimale doğru pek genişlemişti. 20.00ü asker çıkarabiliyorlardı. Demek ki aşağı yukarı 100.000 nüfusları vardı. Kunlar'ın büyük yabgusu Mete (Motun) aşağı yukarı milâttan önce 201 de Kırgızları kendisine tâbi etti. Kırgızlar^ Kunlar'ın en sadık tebaalarından biri idiler. Bunların isyan ettiklerine dair hiçbir haber yoktur. Hatta Çinliler tarafından bunlara verilen adın son hecesini doğrudan doğruya «Kun» diye kabul etmek isteyenler vardır. Milâttan önce 99 da Kunlar tarafından tutsak edilen çok değerli Çin kumandanı Ling (Lin), Kun yabgusu tarafından Kırgızlara bey yapıldı. Yabgu ona kendi kızlarından birini verdi. Bu beyin nesli Kırgızlar üzerinde asırlarca hâkim kaldı. Milâttan önce 49 da Kunlar arasında dahili çarpışma olurken, tahtta bulunan yabguya karşı kendisini yabgu ilân eden Çjçi Yabgu bir müddet karargâhım Kırgızeli'nde kurdu. Bumdan sonra uzun müddet Kırgızların adı geçmiyor. Her halde bu sırada onlar doğuya doğru ilerliyorlardı. Kırgızların bir takımı Kara Şehir yakınlarında görülmüş, bir kısmı da Orta Tiyanşan'da yerleşmek istemişse de başka boylar tarafından kovularak Kem Ve Kemcik ırmakları kıyılarında yerleşmişlerdir. 568 de Bizanslılar Gök Türklere Zemark adlı bir elçi göndermişlerdi. Bu elçi İstemi Kağanın huzuruna çıkmıştı. Kağan, Bizanslılara birçok hediyeler, ayrıca da Zemark'a bir Kırgız cariye vermişti. Her halde bu sırada Kırgızlar Gök Türkler'e tâbiydi. Yedinci asra ait olup Yenisey {Kem) yakınlarında bulunan âbideler büyük bir ihtimalle bu Kırgızlar'a aittir. 646 da Çepi Han Altay'da yaşıyan boyların başına geçerek 30.000 kadar asker toplayıp istiklâl ilân ettiği zaman Kırgız, Karluk ve Çümükleri kendine tâbi etmişti. Fakat Karluk ve Çümükler Çin dalaveresine kapılıp onun işini bozdular. Bundan sonra Kırgızların başka milletlerle alışverişte bulunduğu anlaşılıyor. Çin kaynakları, sekizinci asırda Müslüman ticaret kervanlarının Karluklar ülkesinden geçerek Yenisey (Kem) başlarındaki Kırgızlara kadar gidip geldiklerini bildiriyor. İlteriş Kutluğ Kağan (682‐693) dan başlayarak bu Kırgızların adı sık sık geçmektedir. O zaman yine yukarı Yenisey yani Kem ve Kemcik ırmakları üzerinde oturuyorlardı. Gök Türkler bunlar üzerine olan seferlerini hep Kögmen (= Sayan) dağlarını aşarak yapıyorlardı. İlteriş Kutluğ Kağan doğu Gök Türklerinin istiklâlini yeniden ilân ettiği zaman öteki boy ve budunlarla birlikte Kırgızlar da bunlara yağı idi. Kutluğ Kağanın yirmi savaşından biri veya bir ikisi elbette Kırgızlara karşı olmuştur. Orhun âbidelerinin anlattığına göre Kırgızlar, Kutluğ Kağan zamanında Gök Türklere tâbi olmuşlardır. Kapağan Kağan (693 ‐ 716) zamanında Kırgızların başında «Bars Beg» vardı. Gök Türkler bu beğe «kağan» unvanını vermişler ve İlteriş Kutluğ Kağanın kızı ile evlendirmişlerdi. Bars Kağan pek kuvvetli idi. Bilge Tonyukuk âbidesinde kudretli Kırgız kağanının Gök Türkler'e yağı olup Çin ve On Ok (batı Gök Türkleri) kağanları ile birlikte Gök Türkler'e karşı ittifak ettiği yazılıdır. Gök Türkler bu ittifaka karşı hızla harekete geçerek 712 yılında ilk önce Kırgızlara saldırmışlardır. Bilge Tonyukuk kumandasındaki ordu 10 gün, gece gündüz yürüyüp süngü batımı karı aşarak Sunga ormanında Kırgızları yenmiş, kağanlarım öldürmüştür. Kırgızlar, Gök Türkler'e tâbi olmuşlardır. 716 da Kapağan Kağan ölünce, mezarına Kırgız kağanının balbalı dikilmişti. Bu, Kırgız kağanının başka yağılardan daha güçlü ve üstün tutulduğuna tanıktır. 733 de Kül Tigin Ölünce, gelen taziyet heyetleri arasında Kırgız kağanından da «Tarduş İnançu Çur» gelmişi. Gerdîzî Kırgız kağanının karargâhını Kögmen (Sayan) sıradağlarının şimalinde, yedi günlük yolda gösteriyor. Bu tarihçi on birinci asırda yaşamış olmakla beraber verdiği bu malûmatın daha önceki asırlara ait olarak da kabul olunabileceği şüphesizdir. Kırgızların, Moyunçur Kağan ( 746‐759 ) âbidesinde de adları geçiyor. Dokuz Oğuzlar, Gök Türkleri yenerek devleti ellerine alırken öteki boylar gibi Kırgızlar da isyan etmişler, fakat Moyunçur'un ordusu tarafından yenilmişlerdir. Kırgızeli, Dokuz Oğuz devletinin bir vilâyeti olmuştur. Dokuz Oğuz kağanlarından «Alp Uluğ Kutluğ Bilge Kağan» (795‐805) çağında Kırgızlar yine isyan etmişlerse de yenilip tâbi edilmişlerdir. Cince bir kitabede Kırgızların bu sırada 400.000 askeri olduğundan bahsolunuyorsa da bu pek mübalegalı bir sayıdır. Ozaman Kırgızlar Moğollarla (yani Moğolların ataları olan boylarla) birlikte iş görüyorlardı. Bu 400.000 sayısını Kırgız ve Moğolların o zamanki bütün nüfusu diye kabul etmek gerektir. 840 yılında Kırgızlar yine isyan ettiler. Küli Bağa (Kiü‐lu‐mo‐ho) adında bir kumandan 100.000 Kırgızla hücum etti. Dokuz Oğuzları yenip Moğolistan'dan çıkardılar. O zaman hükümdarları «Uça Kağan» di. Bu kağanın anası Türgiş kağanının kızı idi. Uça Kağan, anasını Türk göreneğince «katun» ilân etti. Cenuba doğru epeyce yerleri zaptetti. 847'de Gan‐çjav taraflarında yine Dokuz Oğuz‐Uygurlarla çarpıştı. Uygurların bir kısmı Şivi (Moğol) lerin içine kaçmıştı. 70,000 atlıdan mürekkep Kırgız ordusu Şivileri de yenip Uygurların çoğunu şimale getirdi (848). Uça Kağan (Dokuz Oğuzlarla Şivileri yendikten sonra kağan unvanını almıştı) 866 da sağdı. Çin kumandanının neslinden geldiğini söylüyordu ki doğrudur. Dokuz Oğuzlar aleyhine Kırgızları kışkırtan Çinliler, Kırgızlar devleti ellerine alınca onlara aldırmadılar. Bu münasebetle Çin sarayında olan konuşmalarda Çin vezirlerinden birisi: «Dokuz Oğuzlar dağıldı. Şimdi biz niçin onların yerine Kırgızları koyalım» demiştir. Kırgız kağanı Moğolistan! alınca karargâhını «Kem» den «Orhun» a yakın bir yere getirdi. Fakat daimî olarak orada oturamadı. Çünkü müttefik boyların çoğu ihanet ettiler. Kırgızlar dokuzuncu asrın sonuna kadar Orta Moğolistan'da kaldılar. Barthold, onuncu asırda Kıtay devletinin kuruluşundan sonra Kırgızların Moğolistan'dan çıkmış olacağını şüphesiz sayıyor. Onuncu asırda Kırgızların bir kısmı cenuba doğru, bugün yaşadıkları ülkelere göçtüler. Pançul (Çin Türkistanda «Aksu») şehri Kırgızlara aitti. Fakat asıl Kırgız yığını eski yerlerinde kaldı. Onuncu asrın Arap coğrafyacıları Hindügûş ve Pamir üzerinden şimale ve batıya uzanan dağın Talaş ve Çu taraflarındaki son noktalarına yani Orta Tiyanşan'a «Kırgız Dağları» diyorlardı. Yine onuncu asır İslâm kaynaklarına göre Kırgızlar ölülerini yakarlardı ve putları olduğu halde bir kısmı güneşe, bir kısmı da göğe taparlardı. Müslüman tüccarlar 10‐11 inci asırlarda Kırgız ülkesine kadar gidiyorlardı. Bu asırda Kırgızlar, Kimeklerin doğusunda, Karlukların şimalinde oturuyorlardı. Başlıca ihracat maddeleri mis idi. Çinin şimalinden geçen Karahıtaylar batıya doğru yürürken Kırgızlarla çarpıştılar. Bugün Minusin sancağını teşkil eden verimli toprakta Kırgızlar yavaş yavaş toprağı ekmeğe başladılar. Bu tarihte Kırgızların «Kemicket» adlı bir şehirleri vardı ki hanları oturuyordu. Bundan başka şehir ve köyleri yoktu. On üçüncü asırda Çingiz Hana tâbi olan ilk Türkler bu Kırgızlardır. 1207 de Çingiz Han, kendisine tâbi olması İçin Kırgız hanı «Urus İnal Han» a elçiler göndermişti. O zaman Kırgızların birçok şehir ve köyleri vardı. En mühimleri «Bidi» ve «Bidi Orun» (belki de «Yedi Orun») idi. Urus İnal Han, Çingizi tanımış ve saygılarını bildirmek üzere Karakurum'a «Uruk Eçü», «Elig Temür» ve «Ay Karak» adında üç elçi göndermişti. Fakat 1218 de Kırgızlar, tepelenmeleri için Çingizin buyruk verdiği bir boya saldırmadıklarından araları açıldı. Bunun üzerine Çingiz Han, büyük oğlu Çucı kumandasında bir ordu göndererek Kırgızları tamamen kendisine tâbi kıldı. Arap coğrafyacılarına göre ise Kırgızlar Çingiz Han'a tâbi olurken hanları yoktu. Bütün Kırgızlar ikiye ayrılmış olup her ikisinin birer ayrı başbuğu vardı. Kırgızlar 16 ncı asırda Yedisu ülkesinde görülüyorlar. O sıralarda başlarında, o zaman Moğol denilen Çağatay hükümdarları bulunuyordu. 1514 ten biraz sonra «Mehmed» adında birisi bu Moğol denilen Çağataylar tarafından Kırgız hanı tayin olunduğu gibi, yine Moğol hanı Ahmed'in oğullarından «Halil Sultan» da Kırgızlara hanlık etmiştir. Fakat bu asrın büyük kısmında Kırgızlar artık mukadderatlarını Kazak Türkleri'yle birleştirmişler ve çoğu Kazakların hâkimiyeti altına girmişlerdi. Kazaklarla birlikte Kaşgarya'daki Çağataylarla birçok savaşmışlardır. 1607 de Kazakların hâkimiyetini tanıdılarsa da 1609 da Kazakların gönderdiği vergi tahsildarını öldürdüler. 1642 de Kalmuklar, 1646 da Ruslar tarafından kendi tebaaları olarak gösterildiler. 1683 te Kalmuklar bütün Orta Tiyanşan Kırgızları'nın yerlerini istilâ ettiler. 1703 te bunların bir kısmı Kalmuklar tarafından cenuba, Yedisu'ya sürüldüler. O zaman gerek bunlar ve gerekse evvelce Tiyanşan'da yaşayan Kırgızlar artık müslüman olarak görülüyor. Kalmuklar'ın Yedisu'ya sürdüğü Kırgızlar bu tarihte 3‐4 bin çadır halkı idiler. Bir takımı da daha önce buraya gelmişti. Biraz sonra da Kırgızların çoğu Fergana ve Karategine doğru sürüldü. Zaten Mirhonda göre, gerek Moğollardan önceki çağda ve gerekse Moğollar zamanında Pamirde Kırgızlar bulunuyordu. Fergana ve Karategine sürüldükleri sırada Kırgızlarda bey ve asiller sınıfı yoktu. «Manap» denilen ihtiyarlar seçme ile çıkmayıp şahsî nüfuzlarına dayanarak iş görebiliyorlardı. Bir Kırgız avulu bütün bir aileden mürekkep bulunuyordu. 18 inci asırda Çinliler Kırgızlara hâkimiyet iddia ettiler. Hakikatte ise Kırgızlar o zamana kadar hep müstakil yaşamışlardı. 19 uncu asırda Fergana Özbekleri Kırgızlara hâkimiyet iddiasında bulundular. 1813 tarihinde İngilizler tarafından Türkistan'ı incelemek için gönderilen Hintli âlim «Mir İzzetullah» Türkistan'da 16 feodal hükümet saydıktan sonra Kazak, Karakalpak ve Kırgızların başsız uluslar olduğunu raporunda bildirmişti. Bu asırda Kırgızları elde etmek için Ruslar çalışmağa başladılar. Kırgızlar arasında Rus lehine propaganda yapan Feyzullah Bay adlı bir tüccar 1824 te Kırgız boy beylerini «Simi» ye götürdü. 1829 da Petresburga Sibirya Kırgız mümessilleri geldi. Bunlar ekincilikte cebrî bir usul kullanılmamasını rica ettiler. 1846 da Ruslara isyan edip bütün Kazakları kendi bayrağı çevresinde birleştiren Kazak kahramanı «Kine Sarı», kendisine baş eğmeyen Kırgızlara çeri yürüttü, İlk önce muvaffak da oldu. Fakat akrabasından biri ihanet etti. 1847 yazında «Cantay Batır» ve «Urman» adlı Kırgız manapları Çu havzasında şimdiki Tokmak (eski «Balasagun») şehrinin 4 kilometre batısında «Keklik Senger» adlı tepede onu sarıp üç gün savaştan sonra öldürdüler. 1860 yıllarında Yedisu'da Kırgızlar arasında bulunan Radloff bunlarda toprağın Kazaklara göre daha ciddî ve özenerek işlendiğini söylüyor. 19 uncu asırda Özbeklerden sonra Ruslar da Kırgızlara hâkimiyet iddia ettiler. Fakat kat'î olarak ancak 1864 te hâkim olabildiler. 1892 de Ruslar Narın havzasında Kırgızların yayla ve tarlalarını aşırı bir edepsizlikle ellerinden almağa başladılar. Bu hal 1897 ye kadar sürdü. Rusların, kendi ülkelerine yığın yığın koç göçtüğünü gören Kırgızlar bundan ürkerek isyana karar verdiler. 1896 yılında, Rus göçünden en çok zarar gören «Ketmen Tepe» ve «Kögert» nahiyelerinin Kırgız büyükleri «Cantay» in oğlu «Şabdan Batır» ve «Cil Bey Minbaşı» adlı başbuğları ile «Dükçi İşan» a gelerek Rusya'ya karşı ayaklanmak için izin istediler. Asıl adı Mehmed Ali Halfe olan Dükçi İşana o yıllarda binlerce Kırgız ve Özbek mürit olmuştu. İşan Türkiye'ye karşı büyük bir sevgi besleyip terbiye ettiği gençleri Türkiye'ye okumak için göndermeğe çalışırdı. Şeyh, Fergana şehir ahalisini de çağırmak için isyanı ertesi yıla bıraktı. 1897 de Kögert Kırgızları bir şölen dolayısı ile başkaldırma kararını verdiler. Şeyhi de çağırıp bütün nahiye reislerinin imzalarını alarak ertesi yıl için isyanı kararlaştırdılar. Şeyh, Fergana'nın ileri gelenlerine mektuplar gönderip hepsini isyana çağırdı. Fakat Rus hâkimiyetinden istifade eden tüccar sınıfı şeyhi bu teşebbüsünden vaz geçirmeğe çalıştı. İsyan 1898 haziranında yapılacaktı. Rus hükümetinin memuru olan birkaç müslüman işi hükümete haber verdiler. Kögert Kırgızları da 2 ‐ 3 gün önce isyan ettiler. 30 mayıs 1898 de bıçak, kürek ve çatallarla pusatlanmış Kırgız köylüleri şeyhe gelip kendisini zorla evinden çıkararak ak keçe üzerinde han kaldırdılar. 2000 kişiye başlık eden şeyh Andı‐can şehrinin kıyısındaki Rus kışlasına saldırdı. Ferganan'ın şehir ahalisi yardım etmediği için bu isyan çabuk bastırıldı. Ruslar, Kırgızları hiç askere almamakla beraber her bakımdan sıkıştırıyorlardı. Toprağın Ruslar tarafından boyuna zaptolunması Kırgızları uyandırıyor ve birleştiriyordu. 1906 kânunusanisinde Kırgız reisleri Evliya Atada toplandılar. Petresburga vekiller gönderdiler İstekleri şu idi: 1) Din hürriyeti ve Kırgızlar'da bir dinî idare kurulması. 2) Rus göçünün durdurulması ve Kırgızlar'a toprak verilmesi. 3) Ruslar'la hukukta müsavi olunması ve sükûnu takrir kanununun kaldırılması. 4) Kırgızlar'ın dumaya saylav göndermesi.
·
115 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.