Ve bitti.
Keşke hiç bitmeseydi.
Aslında bitmedi.
Artık ne zaman okul kütüphanemizin en dip köşesine, bir raf boyu kitabı dizili Rasim Özdenören'in tarafına bakacak olsam aklıma, elli yıl sonra camiinin avlusunda namaz kılan nasranîlere seslenen Gül Yetiştiren Adam gelecek.
Gerçekten, dışımızı değiştirdikçe içimizin de istemsiz değişeceğini hatırlatacak bana.
Bu sene okuduğun kitaplar arasından birini seç ve seni onla bir boşlukta kapatalım deseler, bu olurdu o kitap muhtemelen. Çünkü bana içimdeki boşlukların sebebini hatırlattı, doldurdu beni.
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Ama okuduktan sonra diyorum ki inşallah son olmayacak. Yaptığı mükemmel betimlemeler, müthiş eleştiri ve gönderme biçimi, şiirsel dille yazılmış cümlelerle beni kendine hayran bıraktı Rasim Özdenören.
İki temel şahsı var kitabın aslında. Ve bu iki şahsın birbirinden bağımsız öyküleri tek bir gazete haberiyle birleşiyor. Sitare ve Gül Yetiştiren Adam. Ancak ikisinin de birbirinden haberi olmuyor. İki tip de aslında bir düşünceye aşırı yoğunlaşmanın verdiği sonuçları gösteriyor sanki bize.
Ayrıca kitapta öyle güzel öğütler, alıntılar var ki hepsini 1K'a eklesem kitabın tamamını yayımlamaktan sansürlenir, telif falan yerdim herhalde:)
Bir kitabın etkisinde kalınca, nasıl da o kitabı herkese okutmak isteği geliyor insanın içinden. Tavsiye edilir. Keyifli okumalar...