Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

OSMANLI ve FUHUŞ...
Osmanlılarda fuhuş sektörünün pek gelişmemesini, kimi otoriteler, cariyelik kurumumun mevcudiyetine bağlıyorlar. Bu elbet bir faktördür. Fakat durumu bir bütün olarak ele alabilirsek daha doğru neticelere varırız. Bir kere Müslüman toplumun mahalle ve köy yaşantısı, ahlâkî ve içtimaî özellikleri, fuhşun tutunmasına elverişli değildi. Hristiyan köy ve mahalleleri de benzer özelliklere sahipti. Ancak büyük şehirlerdeki bazı Hıristiyan ve Yahudi şatafat düşkünleri bu tür temayüller taşırdı. İstanbul’daki Galata meyhaneleri gibi, son dönemde Selânik’in Rum tavernalarında fahişeler barındırılırdı. Osmanlının klâsik dönemlerinde fuhuş işlediği tesbit edilen kadınlar, aileleriyle birlikte sürgün edilirlerdi. Bu, onlara hayata yeniden başlamak için bir şans tanımak anlamına geliyordu. Kimileri evlenir, yeni bir hayata atılır, kimileriyse fuhşa devam ederdi. Bazı dönemlerde sürgünden başka cezalar da uygulandı. Sözgelimi II. Bayezid fuhş işleyen kadını dövdürdü ve erkeğin uzvunu kestirdi. III. Selim, fuhşun yayılmaya başlaması karşısında birkaç düzine kadını tutuklattı, 5’ine idam, diğerlerine menfa (sürgün) cezasını onayladı. Müslüman erkekler arasında fuhşa temayül eden hemen sadece Yeniçeri ve Sipahi takımıydı. Bunlar Galata meyhanelerine gider ve isyan zamanlarında daha gevşek gördükleri Yahudi kadınlarına saldırırlardı. Müslümanların genelinin ise fuhşa ilgi ve ihtiyaçları bulunmazdı. Cariyelik çok yaygın değil, bilâkis sınırlıydı. Ancak çok eşlilik ve erken evlilik son derece yaygındı. Toplumda bugünkü gibi bir “tek çocuklu dul kadınlar ordusu” yoktu. Dul kadınları tekrar evlendirmek için arabuluculuk hatta vakıf faaliyetleri revaçtaydı. Dul kadınlar genellikle birine ikinci eş veya bir dul erkeğe eş yapılırdı. Bunu büyük sevap olarak görürlerdi. (Burada Ömer dizisine de gönderme yapalım: Şer’i engel olmamasına, hatta Sünnet olmasına rağmen, Türkler genç erkeklerin dul kadınlar veya genç kızların dul erkeklerle evlenmesine örfen pek sıcak bakmazlardı. Dizide çözüm şeriatta değil liberallikte aranıyor, liboşluk özendiriliyor.) Tecavüz, zaman zaman yeniçerilerin, daha çoksa eşkıyanın bir eğilimiydi. Osmanlı askerî hareketlerinde tecavüz vakalarına sık rastlamazdı. Ünlü Montaigne Osmanlı ordusuna övgüler düzer. Avrupa’da hemen her savaşın tecavüzle sonuçlandığını, Yavuz’un devasa ordusunun aylar süren Mısır seferinde tek bir tecavüz vakası olmadığını yazar. Bu konuda Osmanlı tarihinin en büyük utanç kaynağı, hiç şüphesiz II. Viyana Kuşatması olur. Kırım askeri ve Yeniçeri, Avusturya-Macaristan havalisinde bu türden öyle çok olaya karışır ki, Osmanlılar rahat kazanabileceği bir savaşta adeta lanete uğramış ve tarihinin en büyük bozgununu yaşamıştır. Eşkiyalığa bağlı tecavüzlerin zirvesi ise Celâlî isyanlarıdır. Celâlîler bu şenî fiili pek çok işler ve Anadolu’nun bir çok şehir ve kasabasında kadınların topluca intihar ettikleri yahut delirdikleri kaydedilir. Osmanlıların günlük hayatında ise böyle hadiseler yaşanmaz ve bugünkü gibi sapıklar görülmez, huzur ve asayiş hüküm sürerdi."
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 3 Şubat 2023
··
133 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.