Eşrefin, hürriyet ve adalet aşkile yanan kalbi lavlar, ateşler saçan yanardağlara benzerdi. Kızıl sultanın istibdat ricâline karşı sönmez bir gayz ve infial ile haykıran ve onları ucu zehirli hançerleriyle, zehirleyen, delik deşik eden bu nev'i şahsına mahsus pervasız şair şüphesiz büyük bir vatanperverdi.
İstibdadın saltanat zulmünün fenâ neticelerini, öldürücü âkibetlerini gördükçe başı dönerdi. İçi burkulurdu. Yaralı aslanlar gibi inlerdi. Menfalara gidenler, Yemen çöllerinde sıcaklardan, Balkanlarda soğuklardan ölenler, sefalet içinde mahvü harap olanlar ona, isyan için mevzu olurdu. Şöyle kıt'alar söylerdi:
Padişahım bir dırahta döndü kim gûya vatan
Daima bir baltadan bir şahı hali kalmıyor,
Gam değil amma bu mülkün böyle elden çıkması.
Git, gide zulmetmeğe elde ahali kalmıyor.