Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Genç adam her zaman ellerini sahafta ki kitaplara sürerdi bunu kendi içinde 'yaşanmışlık' olarak adlandırırdı nasır tutmuş elleri sararmış kitap yapraklarının altı çizili sözlerinde durur, yaprakların arasında unutulmuş olan çiçekleri bulurdu. Ama bu sefer farklıydı sahafa girdiği andan itibaren, oldukça eski olan gri kapaklı kitaba gözü ilişmişti ve bir bebeğin annesinin sütüne duyduğu yoğun arzu ile o kitabı okumak istiyordu neden bilmiyordu belki de o kitapta yaşanmışlık diye adlandırdığı hissi hayatı bilmişti belki de. Diğer kitaplara göz ucuyla dahi bakmadan gri kapaklı kitaba ulaştı "ne siyah ne beyaz araf olmuş, gri. " diye içinden geçirdi. Kitabın kapağını açtı.     05.06.1997 Artık havalar ısınmaya yaz sezonu açılmaya başlamıştı böyle havalarda yiyecekler çok çabuk bozulurdu ve bu yüzden annem pazardan aldığı meyve sebzeleri bize mutlaka bir hafta içinde bitirirdi çünkü pazar sadece haftanın bir günü vardı. Ve babam meyve sevmezdi. Annem derdi ki "eğer çürük bir meyve varsa onu at yoksa diğerleri de çürür". Neden bilmem bu söz ayın beşlerinde mutlaka aklıma gelir ya da sabahın beşleri çok da önemi yok açıkçası. Biz meyve değildik. Ama babamın çürükleri hep bize bulaştı. Babamın çürük omurgası bir kanser hastasının tüm vücuduna iliğini kemiğini sömürürcesine yayılması gibi. Ve bende çürük olan yerimi kestim bir başkasına bulaşmasın diye, yarım kaldım tam olmak için. Bu kitap arafta kalmışlara...
·
1 artı 1'leme
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.