Gönderi

"…Keşke bu kutlu sükunet böyle kalıverse. Ama hayatın birbirine dolanıp karışan iplikleri tezgâhta dokunmuş gibidir; enine sakin havaları dikine fırtınalar keser, her sakin havaya bir fırtına düşer. Bu hayatta hiç gerilemeyen, düzenli bir ilerleme yoktur. Belli basamaklardan geçip de sonuncusuna gelince orada duraklamayız. Yani bebeklikte bilinçsiz bir büyüyü, oğlanlıkta kör bir imanı, ergenlikte kuşkuyu (hepimizin kaderidir), sonra hepten şüpheciliği, sonra inançsızlığı yaşayıp da yetişkinlikte 'acaba'nın derin huzuruna teslim olup orada kalmayız. Bu yollardan geçtikten sonra daireyi tekrar döner, ebediyen birer bebek, oğlan, adam ve 'acaba' oluruz. Gemimizi bağlayıp bir daha çözmeyeceğimiz nihai liman neresidir? Dünya nasıl bir eterin içinde yüzmektedir ki en yorgunlar bile hiç yorulmaz orada? Bu terk edilmiş bebeğin babası nereye saklanmıştır? Ruhlarımız, kocasız anneleri doğum sırasında ölen yetimler gibidir. Babamıza dair sır, onunla birlikte mezara gitmiştir ve bu sırrı öğrenmek için gidebileceğimiz tek yer de orasıdır."
Sayfa 516 - Altın yaldız ustasıKitabı okudu
·
32 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.