Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Neden hep umutsuz ve erinç değiliz!(?)
Bizim sorunumuz; 1939 itibariyle yozlaştırılan öğretimle devam edip, dallara ayrılmamız. Bu ayrılmaları hiç sorgulamıyoruz. Sorgulamak yiğitlik gerektirir. Bir türküde dendiği gibi: “Erkana girmek istersen, kendi özünü çek dara.” Tarafsız olarak baktığımızda, sabitleşmiş algılarımızın dışına çıkmak gerekiyor. Yani “Kabuğunu kırmak” deyimi, bizlerin(!) kabuğunu kırma cesareti yok. Kısaca bazılarını -birçok var ama, birkaçını yazayım-anlatayım: 1- İNÖNÜ’nün 1939 Nisan ayında, Liselerde ki tarih dersinden, Ulu Önder’in üzerinde önemle durarak yaşama geçirdiği “Türk Tarih Tezi” olarak adlandırılan tarih betiklerini kaldırmasını sorgulamıyorsak, 2- 1946’da Amerika ile yapılan anlaşmalar ile devamında 1949’da sözde bir Amerikalı Profesör ile Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını silip, şu an halen atamadığımız öğretim izlencesini, niçin yaptığımızı sorgulamıyorsak, 3- Sadece eğlence olsun diye bir siyasi partiye sabitleniyor ve bu siyasi partinin yanlışlarını, kendimizi kandırarak, doğru olduğuna niçin inandığımızı sorgulamıyorsak, 4- İki kutuplu bir Acun'da, ortada “PASTA” olarak düşünülen bir ülke (Türkiye) için uydurma kahramanlar üretilerek, siyasi amaçlarına bizde isteyerek ortak olup, “ben Milliyetçiyim, ben ülkücüyüm, ben solcuyum, ben sağcıyım, ben ATATÜRKÇÜYÜM(!)” gibi söylevlerle aslında hiçbirini kavrayamadığımızı sorgulayamıyorsak, 5- “Emperyalizm ve Kapitalizm” sözcüklerinin tek açıklamasının; “Benim ekinim (kültürüm) üzerine başka ekinleri kabul etme” olduğunu bildiğimiz halde, bununla hesaplaşmıyor ve bunu sorgulamıyorsak, 6- Acun’da kurulan hiçbir ülkede, kurucu irade sorgulanmazken, biz neden sürekli bu iradeyi siyasete alet ediyoruz ve “bunun kime yararı vardır?” sorusu çerçevesinde sorgulamıyorsak, 7- Acuna gelmiş betikli ve betiksiz tüm inançlar; “Yaratıcı ve Yaratılan (kul)” arasındaki hesaplaşmanın yine “Yaratıcı ve Yaratılan” arasında olduğu sınırını çizmişken ve de betikli tüm dinlerde, elçilere (Peygamber, Nebi vb.) sorgulama yetisi verilmemişken, sıradan bir "Yaratılmış" olarak bu sorguyu kendimize ilke edinmemize etken hangi öğretim olduğunu sorgulamıyorsak, 8- Bir Ülkücü (Milliyetçi)’nün, ülküsünü savunabilmesi ve varlığını koruması için bilginin ve bilimin ilk kapı olduğunu bilmeden, biçimsel ve söylev olarak Ülkücülük yaparken, sorulan sorulara bilim ve bilgi ışığında neden yanıt veremediğini sorgulamıyorsak, 9- Kendi benliğimizi, bir başkasının amaç ve yönlendirmesine (gerek inanç, gerek siyaset, gerek yaşamsal) esir ederken, çok övündüğümüz ve tarihte yeri olan kişileri (Elçiler, kurucular, çevreleri vb.) tanımadan kabullenmeyi sorgulamıyorsak, 10- Yüzyıla yakın bir zamandır kurulu olan Türkiye Cumhuriyeti’nde halen bilim esas çerçeve oturturulamamış, ağız dolusu kötü sözler sarf ettiğimiz ve her seferinde “gavur, ecnebi, münafık vb.” yakıştırmalar yaptıklarımızın, “ürettikleri ve var ettikleriyle niçin yaşamımızı sürdürüyoruz?” sorusunu sormayarak, gelişimi içimizde bulmanın onurunu niçin bulamadığımızı sorgulamıyorsak, 11- Türkiye Cumhuriyeti’nde halen nirengi noktasına getirilen ve toplumu lime lime eden kişilerden (Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Nihal ATSIZ, Deniz GEZMİŞ, Alpaslan TÜRKEŞ…) halen bir aydınlatıcı! olarak bahsederken, bunların aslında toplumu niçin ayrıştırdığını sorgulamıyorsak, 12- Ulu Önder’in yaptığı devrimlerinin, içinde Otmanlı (Osmanlı)’nında bulunduğu tüm Türk Devletlerinin yaptığı veya denediği yenilikçilik olduğunu anlamadan, körü körüne sahiplenmek veya kabul etmenin, bizi bizden niçin kopardığını sorgulamıyorsak, Biliniz ki, “Kartal görünümlü Tavuk” olarak yaşayacağız ve öyle öleceğiz. Ama unutma, Türk bu değildir!. Akan ŞAHİN 16.05.2020
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.