Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

98 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bunaltıcı...
Dağılma, adı sanı belli olmayan ana karakterin monoton ve bayağı hayatını gözler önüne seriyor ve bunu, yine baş karakterin yaşamı gibi sıradan ve sıkıcı bir şekilde yaparak okurun da canını fena halde sıkıyor. Başlarken son derece etkili ve çarpıcı bir ön söz karşılar bizi. Bu hem bir ön söz hem de sert bir uyarıdır bir nevi. Yaşanacakların sinyalini verir ve "yol yakınken geri dönün" mesajını verir adeta. "Zaman zaman -çoğu zaman- dağıldım, daha da dağıttım ve toparlayamadım. Dolayısıyla sizlere keyifli bir okuma dileyemeyeceğim, bunu başından bilmenizi isterim." Şu ufak girizgah bile içimizi karartmaya yetiyor, karanlığın yüreğine doğru bir yolculuğa çıkacağımızı öğreniyoruz. Ama yazar bu yolculuğa herkesi davet etmiyor, bu iç karartıcı yaşamı, karanlık düşünceleri herkesin kaldırabileceğinden emin değil zira. Belli belirsiz bir haykırış seziliyor sanki: "Bu noktadan sonra geri dönüş yok, kitabı bırakacaksanız bunu hemen şimdi yapın!" dercesine bir haykırış... Ve devam ediyor: "O kadar dağıldım ki; her bir parçam bir yere sıçradı ve bu parçalar da kendi içlerinde bir daha dağıldılar. Ama bazen dağılma çok daha kuvvetli bir birleşmenin habercisi olabilir, -ne zaman olacak kim bilir- ama bugün, ama yarın bu birleşme gerçekleşir. Şunu da unutmayın; bazen dağılmak iyidir, bazı şeylerin dağılması gerektir. " Bu basit ama çarpıcı kelime çok daha çarpıcı bir hâle geliyor ve son derece merak uyandırmaya başlıyor ve devam ediyor; "Çoğu zaman dağıldığım oldu. Ama bu başka… Bu başka bir şey, farklı bir dağılma bu. Ya dağılıp yok olacağım, ya da hiç olmadığım kadar var olacağım, bunu bilemiyorum. Bilmemize lüzum da yok Hep birlikte dağılalım, Bırakın kimimiz yok olsun, Kimimiz hiç olmadığı kadar var, Gelin dağılma'nın keyfini çıkaralım!" Ve Dağılma, bir kelime olmaktan çıkıyor ve canlanıyor karşımızda. Ve ön söz biterken kafamızda şu düşünce beliriyor "Dağılma'nın keyfini çıkaralım derken ne demek istiyor?" Bu karanlık dünyanın neresi keyif verebilir? Canımızın sıkılacağı kesinken, nasıl bir keyif alabiliriz ki? Ama insan acıyı da arzular ve bundan keyif almaz mı? Kafamız iyice karışıyor ve başlamadan dağılıyoruz... Bakalım kimimiz yok olacak, kimimiz hiç olmadığı kadar var, diyerek dağılmanın keyfini çıkarmak üzere ilk adımı atıyoruz ürkekçe. Kitabın kapağını kapatırken yarı düşünceli, yarı üzgün, yarı ürkek ve sinirli bir hâl alıyor, ruh karmaşası yaşıyoruz. Baş karakterin yalnızlığına ortak oluyor ve sanki hiç kimseye anlatamadıklarını biz dinliyoruz. Onunla birlikte aç kalıyor, onunla birlikte sıkılıyor, onunla birlikte sinirleniyor ve insanlara onunla birlikte sayıp sövüyoruz. Karanlık onu ele geçirirken bizi de ele geçiriyor, tırnaklarını onun boğazına geçirirken bizim boğazımızı da es geçmiyor ve bizim de kulağımıza fısıldıyor. Karakter bu perişan halini, hayatının birkaç günü ile bizlere anlatıyor. Yaşamının monotonluğunu, açlığını, pesimistliğini, yaşadığı ruh karmaşasını, ani duygu değişimlerini, karanlık düşüncelerle, bilhassa karanlığın kendisi ile verdiği savaşı, gururu, öfkesi ve kendisiyle olan o mücadelesini bütün çıplaklığı ile anlatıyor. O kadar çekilmez bir hayat yaşıyor ki, çoğu zaman kitabı bırakıp kaçmak istiyoruz, karakterin birkaç gününe dahi tahammül edemiyoruz; o, tüm bunları yaşarken ve acılar çekerken biz okumaya dahi tahammül edemiyoruz. Karakter bizim kadar şanslı değil; biz bu katlanılmaz yaşama daha fazla katlanmak istemeyip kitabı yarıda kesebiliyorken o, tüm bunları yaşamak zorunda, biz onun birkaç gününe şahit olurken onun bütün yaşamı bu şekilde geçiyor, zira onun kitabı ve yolu epey uzun ve yarıda bırakılmayacak cinsten. Belki de birkaç gününü anlatırken bizden yardım istiyor, bir yardım eli uzatmamızı istiyor ama biz bu aşağılık yaratıktan ve onun yaşadığı hayattan sıkılıyor, bunalıyor ve hatta bazen iğreniyoruz ve uzattığı o eli tüm kuvvetimiz ile itiyoruz. Bütün dürüstlüğü ile bize yaşamış olduğu hayatın ne kadar zor ve katlanılamaz olduğunu anlatmaya çalışırken ona hak veriyor ama beri yandan kendimizle çelişerek bu hayatı daha fazla görmek istemiyor, okumak istemiyoruz. İyi de, onun da anlatmaya çalıştığı şey bu değil mi, belki birazcık anlayış? O, tüm bu monotonluğa yaşamı boyunca tahammül etmek zorunda iken, biz sayfalara tahammül edemiyor hâle geliyoruz. Kitabı bitirip önce ismine ve sonra kapağın ön yüzüne bakıyor ve hikayeyle inanılmaz bir uyum içinde olduğunu fark ediyoruz. Gerek ismiyle, gerek kapağıyla ve içeriğiyle tam anlamıyla bir bütün oluşturduğunu görüyoruz ve sonra... Sonra, karakterin şu anda ne yaptığını düşünmeye başlıyoruz ve onun için her şeyin en iyisini diliyoruz...
Dağılma
DağılmaVeysel Nazlı · Fihrist Kitap · 202231 okunma
·
1 artı 1'leme
·
269 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.