Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hani birisini ararsınız da ulaşamazsınız. Size göre çok önemli biridir, itibarlıdır veya makam sahibi yahut ciddi serveti olan biridir. Ve siz ona ulaşmayı çok önemsersiniz, bir ulaşabilseniz işiniz görülecek, itibarınız artacak, keyfiniz yerine gelecektir. Sırf onu tanıyorsunuz diye bir çok kimse size de itibar eder, yaranmaya çalışır. Fakat bu şahıs, onu niye aradığınızı bilir de, telefonunuza bakmaz, randevu vermez, ulaşabildiğinizde ise çok yoğun olduğundan, hiç boş vakit bulamadığından yakınır. Oysa onun da kendince önem verdiği kimseler vardır, onlarla irtibat sağlarken hiç de vakit sıkıntısı yoktur. Hani derler ya "Boş vakti olmayan kimse yoktur, size vakit ayırmak istemeyen kimse vardır". İmam Şa'rânî hazretlerine birisi gelip; "Halife ile aram iyidir, bir isteğin olursa söyle de halledeyim" deyince İmam Şa'rânî hazretleri de "Benim de Allah'la aram iyidir, varsa senin bir işin söyle de yardımcı olayım" der. Evet, nimetlerin en büyüğü, hiçbir canlıya ve hatta diğer ümmetlere verilmeyen nimet günde 5 defa Allah'la görüşebilme nimetidir. Bu randevu miracta bizzat Rasûlullah tarafından alınmıştır. Cenab-ı Hak, Habibinin hatırına öyle bir randevu vermiştir ki, yıllarca randevuya gitmeyen birine bile, günün birinde "hadi bu sefer gideyim bari" deyip geldiğinde kapıdan geri çevirilmemekte, "bunca zamandır randevuya gelmedin, şimdi utanmadan hangi yüzle geliyorsun" denmemektedir. Hele bazen güçlükle bir muayene ya da tahlil randevusu alırız da sıra bize geliverecek, numaramız yanıverecek diye kapılarda saatlerce beklerken ezanlar okunur, namaz vakitleri geçer de kendi kendimizi kandırarak "hele dur, sıran geçiverir..." diyerek randevunun büyüğünü sorumsuzca kaçırırız. Oysa hastalığı da şifayı da verecek olan Allah'tır ve biz bunu bildiğimiz halde yine de kapılarda bekler dururken namazlarımızı kaçırırız. Ne kadar sabırlısın Ya Rabbi! Bir gün postadan bir davetiye ulaşır elinize. Üst düzey konukların katıldığı, devletin üst kademesinin yer aldığı önemli bir davet. Altında da küçük bir kaç not: 1) Davetiye eşlidir. Törene erkekler siyah ya da koyu lacivert kıyafetle, gömlek-kravat ya da smokin-papyonla; kadınlar siyah ya da koyu lacivert etek-döpiyesle...katılım sağlamalıdırlar. 2) LCV. Yani katılım durumunuzu lütfen cevap veriniz.. Bu davetiyeyi alan kimse hemen kendini ayrıcalıklı hissetmeye başlar. Davetiyeyi bile yıllarca saklar ve davet edildiğini mümkün olduğu sayıda çok kişiye ulaştırır. Davet edilmeyi bekleyip de edilmeyenler ise alınır, kırılır, ötekileştirildiğini, dışlandığını, adam yerine konulmadığını düşünür. Neden? Çünkü davet eden makam çok önemlidir, davetiye almak bile sükse sebebidir. Oysa Allah günde 5 defa evine davet eder de kimse oralı bile olmaz. Minareden bağıran müezzindir ama çağıran ALLAH'tır. Ne sabırlısın YA RABBİ! أيبتغون عندهم العزتة فإن العزة لله جميعا "Onların katında (makamında) mı saygınlık umuyorlar/itibar kazanacaklarını sanıyorlar? İzzetin de saygınlığın da itibarın da tamamı ALLAH'a aittir (Nisa Suresi, 139). Amma öyle bir gün gelecek ki, sahip olduğumuz şeylerin tamamını versek 1 dakika bile randevu alamayacağız. Mezardakiler şu an 1 saniye bile randevu alamamaktadır. 1 kez bile "Allah" deme izni kendilerine verilmemektedir. Alnını secdeye koymamak için çeşitli bahaneler bulanların sırtı yerden kalkmayacak ama alnını bir kez bile yere koyamayacaktır. Yüz yıllarca bir lokma yiyemeyecekler ama 1 gün bile oruçlu sayılamayacaklardır. Allah'a hamd olsun ki hâlâ Rabbimizden randevu alabiliyoruz. O zaman Rabbimizi bekletmeden o eşsiz randevunun kıymetini bilelim ve dört gözle huzuruna durmak için can atalım. Prof.Dr. Ahmet ÜNSAL Hamit Şahin sayfasından alıntıdır
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.