İSTANBUL ŞİİRİ
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası
Yemiş'ten Sarayburnu'na kadar
Yakamozlu bir kuşak çekti sulara
Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası
Sabahçı bir horozla bir oldu da
Gazhaneden önce
Uzun uzun öttü İstanbul'da
Suların şıpırtısı bir yana
Dal sesi kanat sesi bir yana
Uyanık işçilerin sabahçıların nöbetçilerin
Gürültüsü bir yana
Bu ilk sesiydi İstanbul'un
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Ela gözlü sekizinde bir besleme
İlk halıyı çırptı pencereden
Mahallebicinin çıngırağı iskelede
Başladı sabah türküsünde
Taksim meydanında sıra konaklar
Çıngır mıngır çıngır mıngır
Gölgesinde satıcılar pinekler
Çıngır mıngır çıngır mıngır
Fıkaradan geçilmiyor sokaklar
Çıngır mıngır çıngır mıngır
Aman aman yok mu bunun çaresi
Bozburun önünde bir gemim battı
Çıngır mıngır çıngır mıngır
Gündelik bir soğan ekmeğe gitti
Çıngır mıngır çıngır mıngır
Mehmet'im gurbette eridi bitti
Çıngır mıngır çıngır mıngır
Aman aman yok mu bunun çaresi
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Çıktı silkinerek gecenin içinden
Kız gibi minareleriyle Süleymaniye
Sultan Ahmet Sultan Selim Fatih camileri
Türbeler çeşmeler sebiller
Aldılar aydınlıkta yerlerini
Şakımaya başladı bülbül gibi
Bağdat köşkünün çinileri
Hepsi de alın teri
Hepsi de el emeği
Bir yaprak düştü döne döne şadırvana
Bir kumru su içti şadırvandan
Üsküdar'ın fakir evleri göründü uzaktan
En arkada Çamlıca tepeleri
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Bir tren kalktı Haydarpaşa'dan
Pendik'e doğru
Ne koklaşa koklaşa öpüşen
Ne ağlaşan
Ne el ne de mendil sallayan oldu
Haydarpaşa'dan Pendik'e kalkan tren
Trenden başka her şeye benziyordu
Beygire benziyordu mesela
Tavşana benziyordu
İşin tuhafı
Pireye benziyordu
Haydarpaşa'dan Pendik'e kalkan treni
Bir oğlan çocuğu gördü
Benzetti oyuncağına
Güldü
Sen misin gülen
O bizim beygire tavşana pireye benzeyen tren
Yavuz bir katar kesildi birdenbire
Kara kara dumanlar saçtı bacasından
Bir gürültü bir çalım bir eda
Bostancı'ya geldiği zaman
Düpedüz aslana benziyordu
Artık dört bir yandan
El sallayan mı istersin
Mendil sallayan mı istersin
Tepinen zıplayan mı istersin
Saçını başını yolan mı istersin
Şapkasını havalara fırlatan mı istersin
Taklak atan
Ellerinin üstünde yürüyen mi istersin
Türlüsü iki gözüm türlüsü
Trene gelince
Çalımından olacak
Bir kat daha arttı gürültüsü
Bir aralık gösteriş olsun diye
Raylardan çıktı tarlalardan yürüdü
Dört numaralı vagon
Aldı başını denize indi
İki numaralı vagon sola saptı
Üç numaralı vagon
Gelincik toplamaya başladı kırlarda
Gelgelelim lokomotif
Bu çatık kaşlı çoban
Bir çığlıkta topladı hepsini arkasına
Pendik'e vardıkları zaman
Beygire tavşana pireye benzeyen tren
Kuluçka bir hindiye benziyordu
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Bir kamyon koptu Baruthane deresinden
İçinde kırk tane işçi vardı
İşe gidiyorlardı
Bir hususi söktü İstiklal caddesinden
İçinde bir herifle bir karı vardı
O işe gidiyorlardı
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Sefere çıktı Harbiye Fatih
Beyazıt Yedikule tramvayları
Dükkânlar açıldı birer ikişer
Kazlıbağ'da ırgat kahvesinde
Konya'nın köylüğünden Satılmış
Bıyıklı bir adama yalvarıyordu
Elini öpeyim beyim
Ayağını öpeyim beyim
Bir öküz vardı
Kız gibi beyim
Sizlere ömür bıldır açlıktan öldü
Hayvan kötü dedim Hasan'a
Ot getir dedim Hasan'a
Ot ne ki dedi Hasan
Ot be bilmez misin otu
Ot yok dedi Hasan
Bir öküz vardı beyim
Babayiğit mi babayiğit
Elini öpeyim beyim
Ayağını öpeyim beyim
Bir uşak vardı
Sıtmadan öldü beyim
Sıtma beyim ecel
Evet beyim
Anası kahrına dayanamadı
Buğday da kavruluverdi mi sana
Elini öpeyim beyim
Ayağını öpeyim beyim
Bir öküz vardı beyim
Bir uşak vardı
Anası vardı beyim
Beyim
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Erenköy'lü arabacı Mestan
İstanbul'un üstüne güneş doğduğu zaman
Kozyatağı'nda arabacılar kahvesinde
Bir kahve içiyordu rüyasında
Arabalar arka arkaya
Çınarın altındaydı
Bir hal vardı bugün atlarda
Mestan farkındaydı
Habire kıç atıyordu Sarıkız
Nuri'nin kısrağı
Ali'ninki yeri eşiyordu
Recep'inki esniyordu
Esniyordu ama
Aması var
Bütün iş Recep'in atında
Recep'in atı diye düşündü Mestan
Dur bakalım diye düşündü Mestan
Dur bakalım
Ne gösterecek ayine-i devran
Ayine-i devran
Tuhaf bir suret gösterdi
Recep'in atı
Verdi tekmeyi ardındaki arabaya
Döküldü mü sana
Arabanın içindeki
O canım selvi resimleri
Çeşmeden su dolduran kız
Yeşil boyalı manzara
Fıstık ağacı
Aynalı çeşme
Döküldü mü sana
Kaldırıma
İş bu kadarla kalsa iyi
İyi diye düşündü Mestan
Bir hal vardı bugün atlarda
Mestan farkındaydı
Arabalar arka arkaya
Çınarın altındaydı
Aaaaa
O ne
Çeşmeden su dolduran kız
Bir ustura aldı eline
Yanaştı Mestan'ın arabasına
Yeni boyattım demeye kalmadı
Arabanın mavisine
Şöyle bir çizik attı
Vay ölüsü kandilli
Ben sana gösteririm diye düşündü Mestan
Ama bir hal vardı bugün atlarda
Buyrun bakalım
Dişlerini gösteriyordu
Düldülü Mestan'ın
Hem de kime
Mestan'a
Tüymenin zamanı diye düşündü Mestan
Tam
Yavaş
Yavaş
Usul
Usul
Sıvışacağı sırada
Bir kişneme bir kişneme bir kişneme
Bir toz duman
Neymiş
Arabacılar
Sırtından geçiniyormuş atların
Bir kâr varmış ortada
Diyelim günde on lira
Bu on liranın bir lirası
Atların kursağına gidiyormuş
Dokuz lirası
Cup arabacının koynuna
Ha ha
Lafa bak sen
Al takke ver külah
Dert anlatan müşteriye
Kimmiş peki
Kimmiş
Arabayı süren
İdare eden
Kimmiş
Düldül müymüş
Ha ha
Güleyim bari
Amanın
Bir tekme ama ne tekme
İndi karnına Mestan'ın
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Titremeye başladı Mahmutpaşa yokuşunda
Uçurtma kâğıtları gibi alaca bulaca
Amerikan basmaları
Fes rengileri havaileri tozpembeleri
Hafif zarifleri kibarları inceleri
Ağırbaşlıları hoppaları nazlıları
Suluları zirzopları delileri
Allıları morluları
Dallıları güllüleri
Develileri fillileri
Türlüleri
Basmanın ucuzu burda bulunur
Metresi iki yüz ona satılır
İki yüz onluk basmalar şu zamanda
İki giyişte delinir
Hele efendim öyle efendim, paralar gibi çitilenirse hiç da-
yanmıyor efendim. Bizim kel beslemeye o kadar söylüyo-
rum efendim, dinletmek ne kabil efendim. Geçen gün al-
dım elime nalını efendim, koydum beslemenin elini mus-
luğun taşına efendim, sen misin söz dinlemeyen, vurdum
efendim tırnaklarının dibine dibine efendim. Her şeyin bir
haddi var efendim. Evet efendim, sepet efendim. Edepsiz
nalını görünce korkudan donuna kaçırmış efendim. Bizim
Fehim Paşaların Sadberk Hanım vardır efendim, Allah se-
lamet versin, işte o Sadberk Hanım efendim, maşayı kız-
dır yak hınzırın kıçını dedi efendim. Edep yok ki kıçını ya-
kasın efendim. Hele bu köylü takımı, haşa minhuzur hep-
si de malum efendim. Evet efendim, sepet efendim. Eski-
denmiş o efendim. Ben beslemenin donuna kaçırdığını gö-
rünce efendim, koydum elini musluğun taşına tekrar efen-
dim, vurdum efendim tırnak diplerine nalınla efendim.
Kanlı çamaşır daha bir güzel oluyor efendim. Çivit yerini
tutuyor efendim. Köylü takımında edep olmadığı için
efendim, çamaşıra biraz kan damlatılırsa efendim, başka
türlü oluyor efendim. Şimdi tozpembesi pek moda efen-
dim. Maviyi hiç sevmem zaten efendim. Evet efendim, se-
pet efendim.
İstanbul'un üstüne güneş doğdu
Kapılar açıldı birer ikişer
Ekmek derdinde on bin çocuk
Döküldü kaldırıma
Ali
Bu on bin çocuktan biri
Kendi bilmezdi ama
Tam dört buçuk yaşındaydı
Amerikan tarakları geldi
Gömleklere yakalara balena
Var ya hani
Onlardandı işte Ali
Üç buçuk yaşında başlamıştı ticarete
Eh bugün şöyle böyle
Bir esnaftı Köprü üstünde
Gelgelelim
Daha üç sene olduğu için memeden kesileli
Birçok şeylerin cahiliydi
Mesela mesela
Para hesabını bilmezdi
Saati bilmezdi
Pirzolanın şeftalinin incirin
Tadını bilmezdi
Ama bak
Neler de bilirdi Ali
Efendim
Öksüzlüğü bilirdi
Dilenmesini bilirdi
Aç kalmasını bilirdi
Uzatmayalım
Bilirdi oğlu bilirdi
O sabah kaldırıma
Çıkınca Alicik
Berberin kanaryası
El etti bizim Ali'ye
Ali be
Merhaba yahu
Nereye böyle erken erken
İnsan bir merhaba der geçerken
Hele dur bakalım
Bir kahvemizi iç
İki laf atalım
Ali de kanaryaya el etti
Merhaba birader
Merhaba
İşim acele de
Ne var ne yok
Berber nasıl
Kedi nasıl
Komşular ne âlemde
Kanarya güldü
Açtı kapısını kafesinin
Ali'nin yanına geldi
Konuşa konuşa yola çıktılar
Ali tabakasını çıkardı
Birer cıgara yaktılar
Ali ile kanaryanın
Cıgara içtiğini gören bir kadın
Şunlara bakın dedi
Şunlara bakın
Bir şey sanıyorlar kendilerini
Burası İstanbul ayol
Kendinize gelin
Ali pişkin çocuktu
Kanarya desen pişkin kuş
Gün görmüş eyyam geçirmiş
Boş verdiler
Bir tramvaya asılıp
Köprü üstüne vardılar
Kanarya tramvaydan iner inmez
Bağırmaya başladı
Amerikan tarakları geldi
Gömleklere yakalara balena
Bastonlu altın gözlüklü
Kıranta bir bey
Sevsinler seni dedi
Maşallah
Tıpkı kuşa benziyor
Ne de yanık sesi var
Ali parmaklığa dayanmış
Denize tükürüyordu
Vapurlara bakıyordu
Gelen geçen mavnalara bakıyordu
Kanarya bağırıyordu
Gömleklere yakalara balena
Amerikan tarakları geldi
Kırk beşlik bir bayan
Kanaryayı görünce
Bir yaşına daha girdi
Çıkardı nüfusunu
İki yaş indi
Başka bir bayan sinirlendi
Bir herif
Bir tokat attı kanaryanın ağzına
Başka bir herif
Ali'nin kıçına bir tekme vurdu
İftira diye bağırdı biri
Biri de vatan haini diye bağırdı
Öteki
Allah belanı versin dedi
Kuş ha
Tövbeler tövbesi
Ali pişkin çocuktu
Kanarya desen pişkin kuş
Gün görmüş eyyam geçirmiş
Boş verdiler
Köprüden kalkıp
Beyazıt'a gittiler
Sayfa 118 - Aşağı Yukarı, Birinci Basım: 1952, İstanbul, Yeditepe YayınlarıKitabı okudu