Transilvanya'da bir köyde, sahipleri tarafından terkedilen bir şato.Köylüler Karpatlar Şatosu'nun büyülü, perili olduğu inancıyla korku içinde yaşamaktaydılar.Halkın tek bir dileği vardı bu yerin bir an önce yıkılmasıydı.Hiç kimsenin uğramadığı bu şatoda bir gün bacasın da duman çıktığını görürler. Köylülerden cesur bir delikanlı olan Nic ve Doktor Patak (doktor hiç de cesur değil bu arada zoraki gidiyor bu macaraya) şatoya giderler.Bu sırada köye daha önce bu şatoyla bağlantısı olan bir Kont gelir. Köylülerin bu olağan dışı heyecanlarına ortak olur ve Kont da bu gizemi çözmek için şatonun yolunu tutar.
Kasaba da kuşaklar boyunca şatonun lanetinden ve hayaletlerin den bahsedildi.Hali hazırda ayakta kalan günümüz şatoları içinde söylentiler vardır belki de ...
...Neticede söylentilere kulak asmak ve onlara inanmak, hazır cevaplara kanmak; oturup düşünmekten, araştırmaktan çok daha kolay bir yol. Zoru seçmek, anlamaya, kavramaya, bilgi edinmeye çalışmak her yiğidin harcı değil. Bu yolun yolcusu az olur. Syf114.
Elektriğin yeni yeni tanınmaya başladığı dönemlerde hayal gücünün efendisi olan Jules Verne ses kayıt cihazı ve hologramı icad eder.Ve sözde lanet ve hayaletlerin elle tutulur bir yanı olduğuna inandırır.Tabi ki inanmak isteyenleri ...Keyifli bir yolculuktu ama güzel tarafı kitabı kızım
Asude Yağmur ERKAN eş zamanlı okuyup üzerine konuşmak ve ona Jules Verne sevgisini aşılamak oldu.
Karpatlar ŞatosuJules Verne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020707 okunma