Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
9/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
"İkisi", Oktay Akbal'ın "Önce Ekmekler Bozuldu" ve "Aşksız İnsanlar" isimli öykü kitaplarının bir araya getirilmesi ile oluşmuş. İsmi de buradan geliyor. İçinde kısacık kısacık yirmi beş öykü mevcut. Öykülerin temel özelliği, gündelik hayatı olanca sadeliği içinde anlatması. Tumturaklı meseleler, üst perdeden vaazlar yok bu kitapta. Karşımızda hayatın en yalın sahnelerini seyreden, gördüklerini aynı yalınlıkta aktaran bir kişi, bir tanık var. Sanıyorum ki çoğu öykü için bu kişi, Oktay Akbal'ın ta kendisi. Böylece yer yer hatıra, anlatı özellikleri de gösteren öyküler ortaya çıkmış. Öykülerin bir kısmı II. Dünya Savaşı sürerken, bir kısmı da savaşın hemen peşindeki yıllarda yazılmış. Eğer doğru gördüysem 1943 ile 1949 arasında yazılmış öyküler. Bana göre bu tarihî zemin, öykülere doğrudan yansımış durumda. Gerçi öykülerin çoğunluğu (savaştan yer yer bahsedilse bile) ağırlıklı olarak bireysel gerçekliğe odaklanmış durumda ancak savaş atmosferinin bu bireyselliğin her tarafına sızmış olduğunu görmek mümkün. Kolaylıkla tahmin edileceği gibi savaşın kasvetli havası öykülerde hissediliyor ama büsbütün bir karamsarlık yok. Tam tersine hayata sıkı sıkı sarılan, küçücük şeylerde umutlar, mutluluklar arayan insanlar da var yer yer ki bu bana göre Emile Durkheim'ın meşhur kitabı "İntihar"da savaş, kıtlık gibi olağanüstü toplumsal durumlarda, afetlerde intihar oranlarının neredeyse sıfıra kadar düştüğünü gözlemlemesiyle paralel bir gerçekliği ifade ediyor. Büyük siyasi söylevler, iddialar, büyük hırslar, kavgalar arasında kalmış küçük insanın hayata tutunma çabası... Tuhaftır ki (eğer yanlış değerlendirmediysem) Akbal'ın savaşın hemen ardından yazdığı öyküler, savaşın içindekilere göre daha hüzünlü, daha karamsar. Bunda muhtemelen savaş korkusu, ağırlığı içinde yıllarca örselenmiş insan ruhunun savaş bittikten sonra ancak tortularıyla, yorgunluğuyla, hüznüyle var olabilmesi etkili. Genel olarak kitabın tarihsel altyapısı ile ilgili bunları söyleyebilirim. Akbal'da hayran olduğum, her zaman o eşsiz yalın anlatımı olmuştur. Bana öyle geliyor ki bir edebiyatçının yalınlıkla (elbette usta işi bir yalınlık) okurun karşısına çıkması büyük bir cesaret ve olgunluk işi. Eli kalem tutan çoğu kişi, okurunun karşısına fiyakalı şeylerle çıkmak telaşında. Akbal'da bu büyüklenme hiç yok. O rahat anlatım, süslerden uzak anlatım, kısacık kısacık cümleler insanda "Yahu bunları ben de yazarım." yanılgısına sebebiyet verebilir belki ancak meselenin özü üzerine düşünen kişi, bu seviye yalınlığın zorluğunu muhakkak idrak edecektir. Kitabın bende bıraktığı şey, bir yazma isteği oldu. Elimde bitmemiş üç beş öyküm var, hemen onları geçirdim içimden kitabı bitirir bitirmez, kimilerine bazı sahneler, cümleler düşündüm. İyi kitap, insanda yazma isteği uyandıran kitaptır desem pek yanılmış saymam kendimi. Elbette bunun tam tersi, iyi bir kitabın insanı dilsiz etmesi de aynı derecede mümkün ancak ben "İkisi"nin sağlamlığını yazma isteği uyandırmasında buluyorum. Tavsiye edilir.
İkisi
İkisiOktay Akbal · Varlık Yayınları · 19555 okunma
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.