Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Algılarımızın doğası gereği, mevcut olan bilginin ancak çok az bir kısmını yakalayabilmekteyiz; kalın-taneleşme "yanılsamasını" oluşturmak için bu yeteneğimize bağımlıyız. “Mutlak gerçeklik' ya da ‘tek başına var olan bağımsız bir varlık' birer çelişkidir. Bir devamlı oluşum dünyasında 'gerçeklik' sadece pratik konularda işe yarayan basitleştirmeden ya da organların kalınlığından yani kabalığından kaynaklanan bir aldanmadan ya da oluşu- mun temposundaki bir değişimden ibarettir” (Gİ, 580). “ “Akıl', duyuları temel alarak, duyuların önyargılarıyla evrimleşmiştir . . .” (Gİ, 581). Yani, aklın kendisi de kalın-taneleşmenin bir ürünüdür. “Bütün mantığın temelinde... belli bir yaşam türüne yönelik . . . fizyolojik talepler yatar” (İKÖ, 3). Algı organlarımız makromoleküler ve organik niteliktedir ve bu nedenle aklımız da organik ve makromolekülerdir. "Öklid uzayı gibi, akıl da bazı hayvan türlerine özgü onca özellikten sadece biridir” (GÌ, 515). Kuantum mekaniği ile karşılaşınca algılarımız şaşkınlığa uğradığı için, ‘organik' mantığımız da allak bullak olmakta ve zaman, uzay ve nedensellik kavramlarımız da eğişikliğe uğramaktadır. Yine de, neden a piori sentetik hükümlere inanmakta, Anschauunen'de, kuantum tarafından sarsılan bu inançlarda bu kadar ısrar ediyoruz? "Bizim gibi yaratıkların varlığının sürdürmesi için, bu türden yargılar doğru kabul edilip inanılmalıdırlar; bunlar . . . yanlış yargılar olsalar bile” (İKÖ, 11). “Genel olarak kendi var olmamız için gerekli koşullardan hareket ederek, bunların tüm varoluş için de gerekli oldukları sonucuna ulaşıyoruz" (Gİ, 507). Kant'ın temel mantık kanunu, kimlik kanunu ve çelişki kanunu aslında birer “bilgi biçimi değildirler! Bunlar, varlığı düzene sokan bir inancın ifadeleridir" (Gİ, 530). “Mekanik kuramın tüm varsayımları, madde, atom, çekim gücü, basınç ve gerilim, aslında 'bizzat gerçek' değil, fiziksel kurguların da yardımıyla oluşturduğumuz yorumlardır” (Gİ, 689). Ve tüm düşünce, yargı ve algı dediklerimiz de birer karşılaştırmadan yani kıyastan ibaretse (Gİ, 501), Anschauungen içinde tutsak kalmış kalın algı organlarımız kuan- tum dünyasında karşılaştırmak için bir şey bulamayacaktır. Karşılaştıracak bir şeyleri olmadığı için de bilgiye ulaşmak imkansızdır; bilgi karşılaştırma ise, Popper haklıdır: Ampirik diye bir şey yoktur. Bizler aslında ancak var olmayan şeyleri kullanarak hayatımızı sürdürüyoruz: Doğrular, yüzeyler, cisimler, atomlar, bölünebilir zaman aralıkları, bölünebilir uzay vb. Her şeyi öncelikle bir imgeye, kendi aklımızda bir imgeye dönüştürüyorsak, o şeyin gerçekliği nasıl bir açıklama yapabiliriz ki? Oysa, neden ve sonucu, bizim yaptığımız gibi keyfi bir biçimde birbirinden ayırıp bölerek değil de, bir süreklilik ve akış olarak görebilen bir akıl, neden-sonuç ilişkisini reddedecek ve tüm koşulsal bağlılığı da inkar edecektir (ŞB, 112).
Sayfa 79 - 80 - PdfKitabı okudu
·
678 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.