Bir tanrıça olan baş karakterimiz Persephone, hayat veren Hasat Tanrıçası olan annesinin aksine çiçekleri solduran bir güce sahip. Uzunca bir süre annesi tarafından her şeyden uzak tutulmuş, adeta hapsedilmiş olan Persephone ölümlü yaşamasına ilgili duyuyor. Nitekim bu dünyada üniversitede okurken bir yandan da bir gazetede staj yapıyor. Bir gece arkadaşının ayarlaması ile Yeraltı Dünyası'nın efendisi Hades tarafından yönetilen Nevernight'a gidiyor ve burada yanlışlıkla Hades ile bir anlaşma yapıyor. Hades Persephone'dan Yeraltı Dünyası'nda bir hayat yaratmasını istiyor lakin sevgili kızmızın böyle bir gücü yok. Hem annesinin gazabından kaçmaya çalışan hem de bu anlaşmadan deli gibi kurtulmaya çalışan kızımızın Hades hakkında yazdığı yazı gün yüzüne çıkınca işler daha da sarpa sarıyor.
Mitoloji içeren bir konusu olduğu için çok ilgimi çekmişti. Ancak kitap ne yazık ki bana istediklerimi veremedi. En beğendiğim karakter Hades'ti ki karanlık görünüşünün altındaki aşık adamı tanımak gerçekten güzeldi. Gelgelelim Persephone benim için çok yavan bir tanrıçaydı. Evet uzunca bir süre gözlerden uzak tutulmuş biri olsa da aptal olma lütfen sen bir tanrıçasın! Güçlü bir tanrıça figürü okumayı beklerken daha ne istediğini bilmeyen, yavan düşünceleri bulunan, arada cesur görünmeye çabalayan bir tanrıça okumak çok içime sinmedi. Tabii tüm bunlar ikinci kitabı okumama engel olmadığı gibi en büyük dileğimin daha güçlü, kendinden emin bir tanrıça olmak olduğunu da belirtmek isterim.