- Kızım sen tek taşı yanlış anlamışsın.
- Öff anne! Ben mücevherden bahsetmiyorum ki pırlanta benim umurumda değil. Fırlatırken duyduğu coşkuyu görmen lazım. Taşları büyük bir heyecanla seçip biriktirirken izledim onu. Dikkat ettim, nasıl da özenerek topluyordu her birini. Anladım ki mesele sadece suda kaç defa sektiği değil. Onu buraya çağıran başka bir şey olmalı. Taşa böylesine sevdalanan, âşık olduğunda ne yapmaz!
Aklıma ne geldi biliyor musun? Bir akşam sahilde yanına gidip bana da öğretir misin desem! Düşünse- ne anne, dün korkmuştu bana yenilmekten. Fena fikir değil aslında, geçerim bence onu!
Resul Bulama Kitap geldi. Şöyle bir sayfa aktardım. Tesadüf bu yaa :) Bu sayfa denk geldi. Çok da hoşuma gitti. Dedim paylaşayım.:)
Köy çocuğu olup hangi çocuğun ilk oyuncağı taş ve toprak değildir.
Benim de tek taşa değil, taşlara ilgim var.
Bahçe masasının örtüsünü rüzgar uçurtmasın diye tutturgaç yerine dört köşe taş kullanıyorum. Ağaç diplerinde, her yerden taş var.:)
Küçükken taş toprak ilk oyuncağımızdı.
Babam bir gün işten döndüğünde beni taş toprak çamur içinde bulmuş. Demiş bu fazla,..
Atmış beni orada bir kanala. Demiş, Seni ancak kanaldaki su temizler..
Dedem elinde koca bir sopa.. dört döndürmüş babamı köyde..
Seni gidi seni.. baba mı oldun sen..
Böyle de bir çocuk anım var.
Çok teşekkür ederim. Samimi dönüş için..
Keyifle okuyacağım
Resul Hocam :)