Levinas’ın felsefesi, insanın insanla
karşılaşmasındaki bilmeceler etrafında döner. Bu ilk bakış pek heyecan verici gibi görünmeyebilir. Hayatımızın
birçok alanında insanlarla karşılaşırız; iş yerinde, sinemada, sokakta, toplantılarda, ailede. Çoğunlukla bu
karşılaşmalar bir problem haline getirilmez. Bize oldukça doğal görünürler, insanlar arasında sorunlar ortaya çıkarsa da onları bir şekilde çözmeye çalışırız. Bunlar başarılı ya da başarısız olurlar. Zaman zaman insanlar bize esrarengiz görünürler ve o zaman bu insanları saran sırrı çözmeye, en azından esrar perdesini az çok aralamaya çalışırız. Eğer o insan bizim için az çok önemliyse onu anlamaya çalışırız ki bu da onun prensip olarak anlaşılabilir olduğunu düşündüğümüz anlamına gelir. Eğer bir arkadaşım bana yalan söylerse hemen onun bunu niye yaptığı sorusu aklıma gelir. Onun bana gerçeği söylemesini engelleyen nedenleri bulmaya çalışırım. Onun hareket nedenlerini kavramaya çalışırım ve motivasyonlarını bildiğim ve benim dünyayı anlamam için
zorunlu olan kategorilere yerleştirmeye uğraşırım. Böylece arkadaşım esrarengiz bir bilinemezlikten çıkarılıp bir
kavramlar dizgesine yerleştirilir; o kavramlar sayesinde
bir süreliğine yalan içinde kaybolan arkadaşım üzerindeki kontrolümü geri kazanırım.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.