"Çağdaş eğitim görmüş kimseler, ulemâyı geçmişin bir parçası olarak görürken, ulemâ ise onları sapık ve zındık saymakta idi... Açık olan şu idi ki, bu iki zümreden birisi, maddi hayatı vurgularken öteki de dini hayatı tek yol olarak görmekteydi. Halbuki hayat, dini ve maddi olarak nasıl ikiye bölünebilir? Çünkü hayat birdir; bir kimse, evde, işte ve ibadetlerinde aynı İslami ilke ile yetiştirilmektedir. İslami olan, bu tarz hayat iken, toplumumuzdaki yaşantı pek bu duruma dayanmamaktadır... Bütün bu yabancı unsurlardan İslam toplumları arındırılmazsa, bir adım bile ileri gidilmez. Artık geçmişteki başarılarımızla övünmek bizi kurtaramaz. O halde bu İslami olmayan unsurları kim temizleyebilir?... Bunu başarabilmek için önce İslamî Danışma Kurulu'nu kurdum ve bunlara, kanun yapmada gerekli olan İslamî bilgiyi verebilecek olan İslamî Araştırmalar Enstitüsü'nü oluşturdum."