Gönderi

Delirmenin bile içe siner kıvamda ele düşmediği bir süreçten geçiyoruz. Herkes başkasının acısını kendi hakikatini sırtlanmaya tercih ediyor. Gözün, görme iddiasından utanmadığı , zihnin, şuursuzluğun kısık ateşine terk edildiği, aşkın, rüsvalıkla taçlandırıldığı,ancak korkunun sinirleri canlı tuttuğu, dostluğun, hüsrana gebe kaldığı... ve anlamak, sanki henüz bulunmamış bir dildeki tek sözcük... insan; bütünü parçaya sığdırma telaşında. Olmayanın suçu ne? İnsan, bütün başkalarındaki -kendinin-yollarını tüketti. Kendi olamayanlar kendilik durağına vardılar. Kalan insanlığımızın homurtusunun makamı an be an değişiyor. Kendini doğru okumak iddiasındaki insan hala kendi yerine zamanın anlamsız tanımına sığınmakta. Her yeni fikir yokluğun çelmesine takılıyor. Bütün denklemler kendine saldırıyor ilkin. Edebiyat kalan kırıntıları topluyor yerden. Tarih kimi isterse onu anlatıyor. Sanat kum akan bir çeşmeye döndü. Ressamlar fırçayla şiir yazıyor... Tebessüm ortak malımız ne de olsa, küfürle süsledikçe keskinleşiyor... insan her köşe başında ,yürütmediği aklın haksız yorgunluğuyla beklemekte ve his dediğin, güvenin taşıdığı dışkıdır artık... Mehmet
26 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.