Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Suyuti, Şafiî mezhebinin görüşünü naklederken, eskiden beri bu tür kullanımın hem nesir hem de şiirde yaygın olmasına rag- men, mütekaddimûn ve müteahhirûnun çoğunun buna mu- dahale etmemesini bir tür cevaz olarak değerlendirdikleri yö- nünde nakletmiştir. Müteahhirun ulemadan sayılan Izzuddin b. Abdusselam (ö. 660/1262) bunu caiz görmüş ve birtakım ri-vayetleri buna delil olarak göstermiştir: Hz. Peygamber'in Hirakl'e gönderdiği davet mektubu "De ki: Ey Ehl-i kitap! Bizimle sizin aramızda birleşeceğimiz, müşterek ve âdil şu sözde karar kılalım: "Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. O'na hiçbir şeyi şerik koşmayalım, kimimiz kimimi- zi Allah'tan başka rab edinmesin." Eğer bu daveti reddederler- se: "Bizim, Allah'ın emirlerine itaat eden müminler olduğumu- za şahid olun!" deyin" şeklinde bitmektedir ki, bu Ali-i Imran sûresi 64. âyetten iktibastır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bütün bu deliller, Kur'an'ın dua, Cenab-ı Hakk'a övgü, nasihat ve benzeri konularda ne- sirde iktibas yapılarak kullanılmasının bir mahzuru olmadığı ni göstermektedir. Alimlerin bir kısmı iktibasları üç gruba ayırmıştır. Bunlara göre 1) Makbul olan: Hutbelerde ve va'z û nasihatta yapılan iktibaslar 2) Mubah olan: Konuşmalarda, mektuplarda ve hikayelerde yapılan iktibaslar 3) Kabul edilmeyen: Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'de kendi- ne nispet ettiği konuşmaları iktibas etmek. Mesela Emevi hali- felerinden birinin, valilerinden birisini şikayet etmek için ken- disine sunulan dilekçenin aluna, valiyi tehdit olarak "Onların domiga bize olacaktır. Elbet hesaplarımı görmek de Bizim işimiz ola caktır" [Gâşiye 88: 25-26] notunu düşmesi gibi
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.