"Profesör Lidenbrock'a acayip, garip, şaşkın, deli ya da üşütük demek biraz haksızlık olurdu. Şahsına münhasır tanımı bu ünlü bilim adamı için daha uygun gibiydi. Gerçi biraz çılgın ya da tuhaf olduğunu düşünenler de vardı, ama sonuçta bu şaşırtıcı adam döneminin en saygın bilimcilerinden biriydi...."
Bütün Jules Verne klasikleri insanı aynı şeye sürükler: Eğlenceli, heyecanlı, harika bir macera. Bu kitap, Prof. Dr. Celal Şengör'ün tavsiye kitapları arasındaydı, tekrar okumak istedim ben de.
Kendimi bu kitaplarla zamanında tanıştığım için gerçekten şanslı hissediyorum. Başka biri olabilirdim, şimdiki halimle sevmeyeceğim biri. Biraz karışık gelebilir ama öyle işte.
Zaman önemlidir, her şeyde bu böyle. Geç kalınmış, geç kalmış hiç bir şeyin lazım olduğu zamanki tadı olmuyor. Ben bu kitapları okurken çok ihtiyaç içindeydim, biliyorum, hatırlıyorum. O yüzden de şanslıyım. Kendimi maddi varlığımla değil belki ama, manevi varlığımla eşsiz görüyorum. Ya da. Bana öyle geliyor.
Buradaki profesöre "acayip, garip, şaşkın, deli ya da üşütük" demenin haksızlık sayılacağı gibi bana da kibirli demenin öyle olacağını sanıyorum. Bir şeyi bilmek için denemem gerekmiyor. Görüyorum. Benim için çok kıymetli bir şey, bir başkası için komik göründüğünde anlıyorum bunu. İnsan değer verdiği şeylerdir. Bir başkası bunu çiğnediği an buz kesiyor benim kalbim. Ben sadece nefes almak için yaşamıyorum ki. Ölümün olduğu bir dünyada? Profesör dibe indikçe boğulmuyordu daha da açılıyordu nefesi. Bunu etrafındakiler bir türlü anlamıyordu belki ama uğruna savaşılacak hatta ölünecek şeyler var hayatta. Yalnız olmak, anlaşılmak zor evet ama çok kıymetli. Önemli olan tavizsiz devam etmek. O gün belki anlamıyordum , sadece maceraydı ama bugün görüyorum kendimi, olduğum kişi o günlerde şekillenmiş. Bugün okuduğum başka başka şeyleri idrak edebiliyorsam, bu kitaplar sayesinde.