Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

71 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Eylül Biraz” Üzerine derkenar "Eylül Biraz" Şair Serap Kadıoğlu'nun, ilk baskısını 2018 yılında yaptığı, ikinci baskısını 2021'de Profil Kitap aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu şiir kitabı. Yirmi bir şiirin yer aldığı kitap, yetmiş iki sayfa hacmindedir. Şiirler, üç başlık şeklinde tasniflenmiş. "Aslından Ağır Gölge, Göğü Çırpan, Gençliğe Selam" şeklinde. Şairin, şiir dilini görmemiz ve duyumsamamız açısından "Aslından Ağır Gölge" şiirinden bir bölüm paylaşmak istiyorum izninizle. "İçine ağlardı annem, gök yüzüne ağardı/ Babacığım sen yokken sokakta ne çok gülmedim/ Haberin var mı çocukken yüzünü unutmuştum/ Unutur çok özleyen hatırlayınca gönendim" (sayfa 15) Şiir kitabı kapağında yer alan, yarım ilkbahar yaprağı ile yarım sonbahar yaprağının yani gazel yaprağının iki ortadan birleştirilip dikilme görseli güzel bir enstantane oluşturmuş. Şiirlerin içeriğiyle birlikte sanki ilkbahar ile sonbahar arasında bir bağ kurulmaya çalışılmış gibi. İnsan ömrü gibi mevsimler de süreğen olarak her yıl yaşanmaktadır. İlkbaharda ki uyanış ne kadar kıymetli ise son baharda ki olgunlaşma, kemal hali de o nispette kıymetlidir. İlkbaharda tomurcuklarla başlayan hayat, yaz ile beraber büyür, güzle beraber olgunlaşır, bezme ulaşır. Çoğu insanın hayallerinde koskocaman bir gelincik tarlalarına dönüşüverir. Eylülün, güzün bütün güzel çağrışımların yanında burkucu bir özlem halinin de yaşandığı muhakkak. Başka bir ifadeyle yalnızlığa, hüzne ve kayıplara da kapı aralanmaktadır. Eylül ve güz, bir taraftan tabiata ve toprağa dönüşü de imler. İnsanın gelmiş geçmiş bütün ontolojik aldanmışlıklarını bir tarafa bırakıp tabiatın, dünyanın ve kendi iç sesini dinlemeye bir yöneliştir bu. İnsanın yaşadığı acılar, yaka gelip yaka gitmekte ve yüreklerdeki mihnet, çeke gelip çeke gitmektedir. Aynı mevsimler gibi insan aşınır, körelir, yoksullaşır ve yoksunlaşır. Her dem de rüşeym olup yenilenmek ve gönenmek ister mevsimler gibi. Eylül ve güz sadece yer ve toprak üzerinden betimlenmez. Gök sema ile de imlenir. Serçeler, kırlangıçlar, zümrüdüanka, andelib ve bütün kuşlar... "Göğe kanat çırpmak varken/ Yaralı serçeye dönen/ Ah şu yamalı zaman" şiirin devamında "Bir çocuk sevinciyle koşarken aşka/ Şiirin yüreğinden vururlar" (sayfa 51) Eylüle, sonbahara dair çoğu şairin elinde muhakkak bir gülabdan bulunur. Şair, İstanbul’da yaşıyor olmasından mütevellit, hayatı sanatlaştıran ve asilleştiren İstanbul'da şiirlerine dâhil etmiştir. "Biraz Emirgân olurdum eylül biraz da/ Kayıp kumrular ve boş aşiyan/ Gül yanığı mestâne akşamlarda/ Bir Fuzûlî kasidesi yetişirdi imdada/ Söylerdi beyitler, raks ederdi rüzgâr" (sayfa 48) Şiirlerde Emirgân'la beraber, Üsküdar, Çamlıca, Babıâli, Cihangir, Karacaahmet gibi İstanbul'un birçok mekânı yer almaktadır. Daha çok güzellikler üzerine yol alan şiirler, Nedim'in "İstanbul Cennet-i Âlâ altında mıdır, üstünde midir?" sualinde ki gibi bir güzelliğe taşınmaktadır. Şiirlerde, ‘anne’ kelimesi çokça geçmektedir. Bununla beraber ‘baba’ ve ‘çocuk’ olguları da işlenmektedir. "Annemden bile habersiz kaç sır verdim Allah'a" (sayfa 16), "Her iç çekişte annem yutkunmama dalıyor" (sayfa 17), "Her yağmur damlası bir anne yüzü" (sayfa 21), "Bir anne duasında üşür ölüm"..."Yalnız anneler ve çocuklar ağlar" (sayfa 55) şeklinde devam eden anne ifadesinin, seslenişinin geçtiğini görmekteyiz. Mesela bir şiirinde baba ifadesi şu şekilde yer almaktadır. "Biz babamızdan susmayı öğrendik/ Ağlamamız bile yarım" (sayfa 42) Son olarak bir dörtlükle bu bahsi nihayetlendirelim. "Kaç çocuğun gülüşüdür sahi bir şiir/ Gitsem de ötelere keşke biraz ölsem/ Anneler ve çocuklar üşümese/ Yahut ben görmesem" (sayfa 56) Şairin kalemine daha çok mihman olan eylül ve sonbaharla beraber “gül, erguvan, gelincik, nergis, gök, ırmak" şeklinde uzayan bir liste yapabiliriz. Bunlar gibi birçok tabiat güzelliklerini sıralayabiliriz. Bunlarla beraber şiirlerde Meryem, Fuzûlî ve Eren Bülbül gibi isimler de şiirlerde yer almaktadır. Bir şiirde "kalbimde yaralı Meryem" imgesi geçmektedir mesela. Ayrıca kadim kültürümüzde olan, arkaik diyebileceğimiz "şua, şivekâr, afitab, andelib, sirayet, firkat" gibi birçok kelimeye de şiirlerde yer verildiğini görmekteyiz. Şiire hasredilen her bir kelime, dilin tekâmülüne böylelikle yeni yollar açmaktadır. Şiirimiz de eylül ve güze dair geniş bir bellek oluşturulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Tatbikî bu bellek, şairlerin şiirleriyle inşa olundu. Bu şiir kitabı da bu belleğe katkı sağlayanlardan… Son tahlilde bütün bu şiirler, hem gıyâben hem vicâhen insana, tabiata, mevsimlere, kuşlara, göğe bir bakış içermektedir desek yerinde olacaktır. Sevginin, aşkın şeraresinden beslenen güzel şiirler okudum. Her bir anlatım hendese şuuruyla yoluna devam edecek olan samimi şiirler. Şiirlerde âfâkta görülen kimi anlatımlar, enfüse sirayet edeceği muhakkak. Şairin azla çoğu anlatabilmenin sanatına ulaşmış olduğunu söylesek yanlış olmaz. Son sözü yine şaire verelim ve “Zarif Tebessüm” şiirinin bir bölümüyle yazımızı nihayetlendirelim. "Şu anonim güftemi bir yiğit bestelesin/ Yağız atlar kuşansın suskunluğumu/ Göğersin ardıç dalı kuruduğu yerinden/ Son gülüşüm lütfen zarif olsun Allah'ım" (sayfa 20) Bu güzel kitabın okunmasını tavsiye ederim. İyi okumalar. İlkay Coşkun 28.09.2023
Eylül Biraz
Eylül BirazSerap Kadıoğlu · Profil Yayınevi · 201842 okunma
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.