Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ŞERİAT BİR MECBURİYETTİR...
- "Büyük Doğu-İbda bağlıları olarak, bizim topluma vermek istediğimiz mesajın ve Müslümanlara anlatmak istediğimiz davanın özü ve özeti şudur: Şeriat bir mecburiyettir, fakat sizin sandığınız kadar ucuz ve basit bir çerçeve içinde değil!.. Derler ki, “zahirî ilimlerin özü tefsir hadis ve fıkıhtır. Onların da özü tasavvuftur. Tasavvufun özü ise vücud (varlık) bahsi…” Bu hikmeti anlamayan gafil, sayısızdır. Onlar şeriat deyince her şeyi bitirmiş olduklarını sanırlar. Şeriattan anladıkları da birkaç fıkıh kaidesi ve eski fetva metnidir. Halbuki şeriat bütün ilimleri kendinde toplayan ve onları da tasavvufa ve vücud meselesine süren rehber ilimdir. Gafillerin sandıkları gibi her şeyden bağımsız ve ayrı birtakım sınırlı alana hükmeden fetva metinleri değil… Şeriat sınırsızdır, çünkü sonsuzluk âleminden gelir. Onun kapsamı dışında hiçbir şey yoktur. Beşer zekâsının, ilham ve icad kabiliyetinin, keşif dehasının kendine açtığı her yoldan varmaya çalıştığı temel düstur odur. Her yoldan ona çıkılır; yahut çıkılması gerekir. Çıkılamıyorsa ya yol bitmemiş yahut kendi amacından sapmıştır. İnsan ilmi ve marifetinin yegâne gayesi, şeriata ve o yolla “varlığın birliği” ilkesine varmaktır. Şeriattan başka hiçbir disiplin, varlığın birliğine ulaştırmaz; isterse kendi vehminde ulaştım sansın… Eski Müslümanlar için bu söylediklerimiz, söylenmesi lüzûmsuz malûm esaslardı. Oysa Müslümanlar zamanla bu malûmu kaybettiler. Şimdi birtakım basit ezberleri şeriat sanıyorlar. İslâm düşmanları da konuyu onların seviyesinden alıyor; onları karikatürleştirirken kendisi daha komik bir karikatüre döndüğünü fark etmeden… Biz bunları konuştuğumuz zaman, her iki tarafa da birtakım garip sözler söyleyen, önem vermeye değmeyecek kimseler gibi görünüyoruz. Son zamanlarda Büyük Doğu’ya yönelik yoğunlaşan saldırıların temelinde bu iç ve dış cehalet vardır. Onların bir kısmı, şeriat lâfını dilinden düşürmeyen, ama onu hem istemekten aciz, hem de hakikî mânâsını kaybetmiş bir biçimde geveleyen tiplerdir. Bunların başında öteden beri Millî Görüş çevresinde öbeklenmiş Selefîler gelir. Onlar Büyük Doğu’ya (şeriatın mânâsına) her zaman düşmanlardı, bir bahaneye ihtiyaçları yoktu; bahane bulamadıkları yerde iftiradan, yalandan da çekinmiyorlardı. Bir kısmı sonradan Ak Parti çevresinde kümelendi, bir kısmı Saadette kaldı. Ehl-i Sünnet’e düşman oldukları için bugün de Büyük Doğu’ya yönelik saldırıların başını onlar çekiyor. Onlar adımını atar atmaz, Kemalizm’in aynı onlar gibi kuru ezberde kalmış, tek davası din düşmanlığı olan kesimi de desteğe koşuyor. Birlikte koro halinde haftada bir mutlaka Necip Fazıl linçleri yapıyorlar, Büyük Doğu’yu gömüyorlar. Necip Fazıl “şeriat için vasıta sistem” (İslâmî dünya görüşü) idrakını ilk ortaya koyan kimsedir. Büyük Doğu İbda’nın sebebidir; her şeyden önce gereken tarih muhasebesini ve şeriata muhatap anlayışın sezgi/sempati boyutunu getirmiştir. Ona nisbeten İbda da fikir ve aksiyon boyutunu temellendirmiştir..."
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 5 Aralık 2022
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.