Gönderi

Ne çok yürümüşüm bu yolları. Telaşla yürümüşüm, kimi zaman ağlayarak kimi zaman yetişmek kaygısıyla kimi zaman da boşu boşuna yürümüşüm... Dünya telaşı işte. Şimdi bakıyorum da bir yerlere ve birilerine yetişmeye çalışmak için yürüyüp durmuşum ancak beklediklerim beklenen saatte gelmemiş, ben hep vaktinden erken varmışım gibi bir sene geçip gitmiş. Keşke biraz geç kalan ben olsaymışım... Oysa ben kalkıp koşmuşum ve hüzne erken varmışım. Sonu ya mutsuzlukla biter kaygısıydan mutluluğa varamamışım.çoğu zaman. Hatta belki yarı yoldan dönmüşüm... Son okuduğum kitapta şöyle bir cümle geçiyordu "İnsan kendini korumalı. Hem mutsuzluktan hem de kaybı halinde yine mutsuzlukla neticelenecek mutluluktan." Bunu düstur edinmişim. Ne çok yanılmışım. İnsanı büyüten biraz da yaşadığı umutsuzluklar, mutsuzluklar değil midir? Unutmuşum çok iyi bildiğim halde. Hem insan nisyan'dan yani unutmaktan gelir. Ben de unutmuşum işte bu gayet insani. Bazen ya mutsuz olursam diye beni bekleyen mutlulukların peşinde koşmayı unutmuşum. Mutsuzluk öyle bir şey ki aslında bilinenin aksine mutsuz olduğumuzda çevremizde daha çok insan bulabiliriz. Bir hayal kırıklığını paylaşmak bence umudu, dipdiri bir hayali paylaşmaktan daha kolaydır. Çünkü insanlar acırlar size. Bir şeye üzüldüğümüzde gerçekten bizim kadar üzülecek insanları bulmak zor değildir. (?) Fakat mutluluk, umut öyle mi? Sizinle birlikte mutluluğu paylaşacak hakiki anlamda paylaşacak kaç kişi var hayatınızda? Ya da şöyle sorayım o kişiden emin misiniz? Mutlu olduğunuzda, bir hayal kurduğunuzda sizin kadar mutlu olacaklarından ne kadar eminsiniz?
·
420 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.