Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
·
Puan vermedi
Soru ve Sorun Olarak Cinsiyet
Özbekistan’da 14 Ocak Vatan Koruyucuları Günü olarak kutlanır ama bunu biz genellikle Erkekler Günü deriz. O gün ortaokuldan ta iş yerlerine kadar kadınlar erkeklere hediyeler verir. 8 Mart’ta da bu hediyeler erkekler tarafıondan kadınlara verilir. Ortaokul dördüncü sınıftaydım. Yirmi iki çocuk, on biri erkek, on biri kız. Sıralarda da cinsiyet eşitliği var. 14 Ocak kızlar getirdikleri hediyeleri oğlanlara veriyorlar. Fakat benim sıra arkadaşım o gün gelememiş ve ben de hediye alamamıştım. Bütün gün ağlamamak için kendimi zor tuttum… ve eve gittikten sonra başladım ağlamaya… Ki hikayenin sonrası da var ama detaylara girmeyeceğim. Biz bir dönemden diğerine geçerken kendimizle hesaplaşırız. Ergenliğe geçiş yaparken o gün neden ağladığımı sorgulamıştım. Hediye almadığım için mi yoksa diğer erkekler gibi erkekliğimi hediye alarak kanıtlamadığım için miydi bu? Toplum sizden fiziki cinsiyetinize uygun davranmanızı ister. İşte o zaman erkek veya tam anlamıyla kadın olabilirsiniz. Peki ama sizde her iey normalken toplum size uygun davranmazsa ne olacak? Bu durumda cinsiyetinizi toplum değil siz, kendiniz sorgulamak zorunda kalmaz mısınız? Cinsiyetin biyolojik sınırları bellidir ama toplum siyasi veyahut dini görüşlerini durmaksızın değiştiren bir mekanizma olduğu için cinsiyetin içtimai sınırları muğlaktır. Bu muğlaklığı netleştirme çabasından doğar aslında cinsiyet belası. Kendimizn de toplumun bir parçası yani toplum ikiyüzlülüğündeki suç ortağı olduğumuzu varsayarsak, bu belanın yaratıcıları da biziz. Suçlu sadece toplum mudur? Bir birey toplumun yarattığı ve ona sindirdiği bütün gelenek veya yasaklara karşı çıkarak mı inşa eder kendisini? Eğer bunu başaramazsa, Butler’ın dediği gibi cinsiyet yani toplumun yarattığı algı bizi altüst edebilir mi? Ederse kimliğimizin harabelerine nasıl bir ad uydurulabilir? Kitapta da işte bu karmaşık sorulara bir cevap arama çabası var. Sorular sınırlar, cinsiyetin sınırları kadar muğlak olduğu için kullanılan dil de muğlak gelir. Bugün Batı’da pronounce veya woke akımlarını anlamak için okursunuz bu kitabı ama aklınızda yine soru işaretleri oluşur. Ya tamam da bu cinsiyet toplumun inşa ettiği bir yanılsamaysa neden onu seçmek zorundayız ki? Neden feminizm bugün kadınları savunur? Yani kadın veya erkek yoksa… Feminizm veya cinsiyet eşitliliğin ne anlamı kalır? Bunlar hep kurgusalı tartışmak gibi filolojik bir eylem olmaz mı? İncelemem sorularla doldu. Çünkü elimdeki kitab da aslında cevaplardan ziyade size soru sorar. Bu soruya teori bilirseniz Kosofsky’den, Faucoult’tan veya başka bir filozoftan cevap arayabilirsiniz ama teoriyle aşina değilseniz gerçi kitabı anlamanız güç olsa da işiniz daha kolay olur. Kendi vücudunuz, kimlik ve geliştirdiğiniz bağımsız algılar üzerinden cevaplarsınız kitabı… Ve cevabı bulduğunuz gün aydınlıpğa kavuşmasanız bile görüşleriniz, toplumsal yargılarınız değişir, kendinizi, vücudunuz ve kimliğinizi bazı kimlik politikalarından dolayı basite indirgemek zorunda bırakıldığınızı anlarsınız. Ha yine dokuz yaşındayken ağlama nedeni de gün yüzüne çıkabilir.
Cinsiyet Belası
Cinsiyet BelasıJudith Butler · Metis Yayıncılık · 2020600 okunma
·
1 artı 1'leme
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.