Bitmeyen yolar ve acılarım el ele tutuşmaya anlaşmışlar
Yalnızlık hastalığıma şifa oldun
Yer altındakiler yer yüzündekilerin yürümelerinden şikayetçi
Yeryüzündekiler de yeraltına girmekten korkulu ve ürkek.
Herşeyin bir zıttı var
Benim acımın zıttı da acı
Ellerim şiir yazmak için kaleme uzanmıyor, utanıyor ve de uslanıyor artık.
Beynim tunç tuttu düşünemiyorum artık
Tek sadece ölümde kaldı aklım fikrim
Ne zaman artık ne zaman gelsin o gün ben yarinin yollarını gözleyen bir maşuk gibi gözlüyorum ölümü gelsede artık aşk meşk olsun.
Midem de ağlamaklı son zamanlarda annemin nasırlı ama bir o kadar kutsal elerinden çıkmış şah eseri yemeklerinden de yoksunum bir başkalarının annesi olanların elinden yiyorum artık
Annelerin yemeği annemin ki gibi olmuyor işte
Onların çocukları da benim düşüncelerime hem fikirler bunu gayet iyi biliyorum.
Durakta bineriz otobüse bir yığın insan dip dibe oluruz otobüste duygularımız, düşüncelerimiz, dinlediklerimiz, bir birlerinden gökyüzü ve yeryüzü kadar uzak
Gökyüzündeki bulutlar bereket için mi yağar hayır bence
Yeryüzündekilerin haline acır bulutlar yağmurlar bulutların gözyaşlarıdır
Toprağa, ağaca, hayvana, dağa, taşa acır da ağlar bulut, nefret ettimi insandan sel yağdırır insana
Gelsin diye insafa
İnsanlar harlıyorlar güneşi yerden.
İnsanlar münakaşa içinde artık mevsimlerle
Tabiat yenmeye çalışıyor mahluk insanı felaketlerle
Buraya kadar işte bugün beyincik tarlamın düşünce mahsulünden bu kadarı çıktı.
Bundan sonrada düşünce mahsulümü sulamak için göz yaşım aktı.
-m