Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

155 syf.
·
Puan vermedi
·
19 günde okudu
Özet(spoiler içerir)
Viktor Frankl , bu eserle toplama kampında yaşananları aktarmış ve toplama kampındaki tutsakların haletiruhiyeleri vasıtasıyla insanın anlam istencine değinmiştir. Toplama kamplarında yaşanan insanlık onuruyla bağdaşmayan pek çok muameleye bizzat birinci kişi ağzıyla bizlere aktaran Frankl, tutsaklar için her durumda inşa edilmesi zorunlu olan anlam istencine değinir. Anlam istenci hayatta gerekli özverileri gösterebilmemiz adına gereklidir. Frankl, tutsaklar vasıtasıyla bu hususun önemine ısrarla dikkat çeker. Ölümlerin ve ıstırapların yoğun bir şekilde yaşandığı toplama kampları, tutsakların yaşamayı ertelemelerine , anlamsızlığın sebep olduğu pasiflikle hayattan ellerini ayaklarını çekmelerine sebep olmaktadır. Bu yüzden Frankl anlam istencinin her durumda inşa edilmesi gerektiğini vurgular. Ölümden de ıstıraptan da anlam çıkarılabilmelidir. Ölüm de ıstırap da hayatın bir parçasıdır ve anlam istenci hayat için ne denli önemliyse bu olgularla başa çıkılabilmesi için de o denli önemlidir. Anlam istenci kişiden kişiye zamandan zamana değişkenlik gösterebilir. Her birey kendi anlam istencinin kulak vermeli, bu anlamı bulmalı ve hayat tarafından kendisine verilen bu görevi başka bir kimseye bırakmamalıdır. Çünkü hayatın anlamı kişiye münhasırdır. 2.kısım ve 3.kısım Frankl bu kısımda kendisinin de bizzat başvurduğu logoterapi yöntemine değinir. Logoterapi bireyin anlam istencinin engellenmesi sonucu ortaya çıkan nevrozların bu istencin karşılanması yoluyla çözülmesi gerektiğine dayanan terapi yöntemidir. Birey için anlam istenci teşkil edebilecek olgular bilinç düzeyine çıkarılır ve bireye bu olgular vasıtasıyla kendi anlam istencini oluşturma fırsatı verilir. Fakat bu noktada önemli olan ,anlam istencinin kişinin kendisi dışında bir şeye yahut bir kimseye yönelmesidir. Bu şekilde kişi varoluşunu aşar ve kişi ancak böylesi bir anlamla kendini gerçekleştirir. Anlam yaşamı katlanılır kılar ve gereklidir. Bu yüzden verilen bu hayatın bize sorumluluk yüklediğinin farkına varabilmemiz ve bu sorumluluğun bizim için ne olduğunu açığa çıkarabilmemiz gerekir. Bu arayış görünürde birtakım olumsuzlukları çağrıştırıyor gibi görünebilir. Mesela anlam istencimiz uğrunda arayışa çıkmak içsel gerilimlere sebep olabilmektedir. Fakat anlam istencinin karşılanmamasından kaynaklanan nevrozların çözüme kavuşturulabilmesi de bu tarz çözüm odaklı içsel gerilimlerle mümkün olmaktadır. Frank’ın da belirtiği gibi böylesi durumlarda iç dengenin bozulması içsel gerilimler yaşanması normal ve gereklidir. Bu arayışta bize birtakım sorular eşlik eder. Bu hususta“ Hayatın anlamı nedir ?” gibi genel soruların yerine “ Hayatın benden istediği ,bana yüklediği misyon nedir?” gibi spesifik sorular sorulmalı ve bu soruların peşine düşülmelidir. Peki, logoterapiye göre hayatın anlamını nasıl keşfedebiliriz? Bu üç farklı yolla mümkündür:1-Üretmek edinimlerde bulunmak 2- bir şeyi deneyimlemek yahut biriyle temasta bulunmak 3-kaçınılmaz olan ıstıraba karşı aldığımız tavırla. Üretmek ,edinimlerde bulunmak yararlı hissetmemizi ve anlam istencimizi karşılamamızı sağlar. Bir kişiyle ilgilenmek onun gerçekleriyle içlidışlı olmak , o kişiye karşı sorumluluk hissetmemize sebep olur. Ve bu tarz sorumluluk duyguları da anlam istencimizi karşılar. Anlamsızlığa düşülmesine sebep olan kimi olgular vardır. Örneğin ,ıstırap bu olgulardan biridir. Kaçınılmaz olan ıstırapla mücadele edebilmemiz, ıstıraptan anlam çıkarabilmemize bağlıdır ve burada benimsediğimiz tutum da anlam istencimizi karşılar. Bu noktada düştüğümüz temel yanılgı: acıyı ıstırabı olağan dışı addetmemiz ve bunların kaçınılmaz olduğu durumlarda anlamsızlığa düşmemizdir. Oysaki temel amacımız hayatta kendi anlamımızı bulabilmektir. Ölüm de ıstırap da hayat kadar olağandır ve tıpkı hayat gibi bu olgular da kendilerine anlam katabildiğimiz oranda katlanılır kılınır. Hayatı anlamsız kıldığı düşünülen bir diğer olgu ölümdür. Hayatın geçiciliği, hayatın bize verdiği sorumluluğu oluşturabilecek imkânları değerlendirebilmemiz açısından önemlidir. Yani hayatın geçici olduğunu bilmek önümüze çıkan fırsatlara karşı daha dikkatli olmamızı ve onları daha iyi değerlendirebilmemizi sağlar. Hayatın geçici olmasının geçmişi ve bugünü anlamsız kıldığı düşünülür .Oysaki anılarımız sanılanın aksine yok olmaz .Geçmişimizdeki anılarımız, değerlerimiz bizim bugünümüzün anlam istencini şekillendirir. Ve hayatın bizim açımızdan ifade ettiği anlam ömrümüzün son demlerinde geçmişimizde bu değerlerin inşa ettiği anlamların toplamından ibarettir. Anlam her an gereklidir bu yüzden her durumda anlam bulabilmek için çaba sarf etmemiz gerekir. Yani koşullara bağlı olmayan “koşulsuz anlam”ı hedef edinmemiz gerekir. “Koşulsuz anlam “,nihai anlam ve üst anlamdır. Koşulsuz anlamı mantıkla açıklamak zordur hatta kimi varoluşçu filozoflar insanların hayatın anlamsızlığından öte koşulsuz anlama mantıken katlanmakta zorlandığından bahseder. Bu zorluklarıyla koşulsuz anlam bir yana olağan anlam istencimizi dahi engelleyen durumlar vardır. Örneğin ,Pandetermizm adı verilen kişinin içinde bulunduğu psikolojik sosyolojik ve biyolojik etkenlerin toplamından daha fazlası olamayacağını öne süren bu görüş ,kişiyi eyleme geçme noktasında demotive etmektedir. Kişi kendisini dışsal-içsel etkenlerin toplamından ibaret görür, kendisini değiştiremeyeceği yanılgısına kapılır. Ve kendisini içsel-dışsal etkenlerin kurbanı olarak görür. Oysa Frankl’a göre toplama kampı koşullarında dahi olsa kişi dışsal etkenlerin, içsel özgürlüğüne müdahale etmesini engelleyebilir. Frankl’a göre kişi dışsal etkenler ne olursa olsun içsel özgürlüğüne, yani bu dışsal etkenlerin kendisine ne şekilde ve hangi oranda etki edebileceğine karar verebilmektedir. Kişi daima kim olacağını ve değerlerinin onun için ne anlam ifade edeceğini seçebilme imkânına sahiptir. Koşullar bizi etkiler fakat kim olacağımıza hayatta kendimize neyi görev edineceğimize günün sonunda biz karar veririz. Ruhsal özgürlüğü koruyabilmek hayatın kişi için ifade ettiği kişiye münhasır anlamın bulunulabilmesi için de önemlidir. Toplumun kişiye biçtiği varoluş anlamı yanlış paradigmalara dayanabilir. Örneğin ,topluma kattıkların, toplum için ürettiklerin pahasında değerli olduğunu dayatan toplumsal algı; iş yapamayan kişiyi değersiz hissettirir. Bu algı üzerine anlamlandırılan bir hayat içinse bu yoksunluk anlamsızlığı beraberinde getirir. Oysaki üretimde bulunamasan dahi değerlerini koruyabildiğin iyi insan olabilmeyi başarabildiğin bir hayat da anlamdan yoksun değildir. Bu yüzden ısrarla belirtildiği gibi hayatın anlamı özneldir ve bu anlam ancak o kişi tarafından bulunmalıdır.
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Okuyan Us Yayın · 202335,6bin okunma
·
145 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.